Sinan Özedincik

SİNAN ÖZEDİNCİK

Kutsal olan oyunculuk değil, dürüstlük

Eklenme Tarihi 31 Ekim 2025

HABERİ
SESLİ DİNLE

00:00 00:00
Tüm Sesli Haberler

Son günlerde yeniden gündeme gelen bir tartışma var. Oyunculuk kutsal bir meslek midir? Televizyon dizilerinin, sinema filmlerinin, sahnelerin parlayan ışıkları altında duran insanlar, gerçekten bir "kutsal görev" mi yapıyor, yoksa sadece iyi bir iş mi icra ediyorlar?

Aslında bu sorunun cevabı, biraz da kime sorduğunuza bağlıdır. Kimi için oyunculuk, Tanrı'nın insana verdiği en güçlü anlatım biçimi. Çünkü bir duyguyu, bir hikâyeyi, bir insanın iç dünyasını canlandırmak, seyirciyi o duygunun içine çekebilmek kolay değil. Oyuncu, bir anlamda başkasının ruhuna girebilen bir varlık. Bu yönüyle bakınca, evet, derin bir meslek.

Ama diğer tarafta, mesleği fazla yücelten bir yanılgı da var. Oyunculuğu kutsal saymak, onu eleştiriden muaf hale getirmek anlamına geliyor. Oysa sanatın özü eleştiridir, sorgulamadır.

Kutsallık iddiası, dokunulmazlık getiriyor; oysa iyi oyunculuk, tam tersine kırılganlıktan, acıdan, insani zayıflıklardan besleniyor. Bir mesleği kutsallaştırmak, onu yaşayan insanlardan koparmak oluyor.

Belki de oyunculuk kutsal değil, ama insanın kendini ve başkasını anlamaya en çok yaklaştığı alanlardan biri. Her karakter, aslında bir ayna gibi; bazen o aynada seyirci kendini görüyor, bazen oyuncunun yüzünde kendi korkularını. Bu yüzden oyunculuk bir meslekten fazlası, ama din kadar da kutsal değil.

Bugün magazin dünyasında, oyuncuların açıklamaları, rolleri, kazandıkları paralar ya da özel hayatları üzerinden yürüyen tartışmaların ortasında, asıl mesele bu olmalı. Sahneye çıkan insan, hangi niyetle oradadır? Şöhret için mi, para için mi, yoksa anlatmak, dokunmak, hissettirmek için mi?

Belki de oyunculuğun kutsallığı, tam da bu soruda gizli. Çünkü bir insanın bir başka insanı anlayabilme çabası, her dönemde en değerli, en insani eylemdir.

Gerçek oyuncular, mesleği putlaştırmaz; onu insanlaştırır. Kutsal olan bence sahne değil, sahnede dürüst olabilmek.