Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 28 Temmuz 2018

Amerikan küstahlığı

TÜRKİYE'DE darbe tezgahlamış bir örgütün lideri onlarca yıldır Amerika'da yaşıyor.
Türkiye'nin ısrarla talep etmesine rağmen Amerika kılını bile kıpırdatmıyor.
Bu darbeci teröristi teslim edeceğine dair ufacık bile bir işaret vermiyor. Aynı Amerika Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'yı düzmece yöntemlerle esir alıp mahkum ediyor.
Yine hukuğu hiçe sayıyor.
Kafasına göre karar alıyor.
Türkiye'nin burnunun dibinde terör örgütlerine tırlarla silah ve para yardımı yapıyor. Ama Türkiye'de terör örgütleriyle ilintili bir davada yargılanan rahip için yeri göğü inletiyor.
Bu rahip hakkında son derece ciddi iddialar var. Türkiye soruşturmaya devam ediyor.
Ama Amerikan tarafı sanki kendisinin yaptıkları hiçbir anlama gelmiyormuş gibi kendi ayağına basıldığında ortalığı birbirine katıyor. Neymiş?
Papaz burada tutsakmış.
Salınması gerekiyormuş. Aksi takdirde Türkiye'ye en sert yaptırımlar uygulanırmış. Nasıl küstah nasıl terbiyesiz bir dil.
Evet günlerdir bu konu ortada ve bir çekişmenin yaşanacağı çok belliydi.
Ancak çok yakın bir tarihte Erdoğan ve Trump NATO'nun Brüksel Zirvesi'nde bir araya gelmiş ve oldukça samimi bir görüntü vermişti. Kongredeki F-35 tartışmaları bir kenara hükümetlerarası gerilimli meseleler halledilebilir gibi görünüyordu. Fakat birden tehdit patlaması yaşandı.
Önce Pence sonra Trump açık açık Türkiye'yi tehdit ediyorlar. Sadece küstah değiller aynı zamanda hesapsız ve kitapsızlar. Daha düne kadar İran'ı tehdit ediyorlardı.
Rusya'ya yaptırımı dile getiriyorlardı. Hepsi bir kenara Çin'e karşı ticaret savaşı ilan ediyorlardı. Bir devlet ancak bu kadar dengesiz, bu kadar tutarsız, bu kadar hesapsız ve plansız yönetilir. Bütün bunların hepsinin birden gerçekleşme ihtimali tabii ki yok. Hepsi birden söylenebilir. Biraz daha öteye hepsi birden denenebilir.
Ama hepsi birden yapılamaz.
Bu Amerika olsa da olmaz. Her uluslararası aktörün bir sınırı vardır. Ve kimsenin kapasitesi herkesi birden karşısına almaya yetmez. Geçtiğimiz hafta Almanya'yı tehdit eden Trump şimdi tutmuş bir papaz için Türkiye'ye de yaptırım uygulayacağını söylüyor.
Peki, neden yapıyor bunu?
Çünkü yapabileceğine dair küstah bir inanç var. Çünkü dış politikadaki yaptığı bu tür hesapsız işlerin maliyetini düşük görüyor. Her şeyi bir iç siyasetin malzemesi haline gelebilir. Tıpkı Kudüs konusunda olduğu gibi burada da söylediği ve yaptığı şeylerin kendine içeride siyasi destek olarak döneceğini biliyor.
Evanjeliklerle özellikle Pence üzerinden olan ilişkisi nedeniyle Trump kendi konumunu tahkim etmek için maliyetini düşük gördüğü her saçmalığı yapabilir.
Ambargo uygulamanın da pek bir maliyeti olacağını düşünmüyor. En azından kendisi için. Zira uzun vadede herkesi düşmanlaştırıp Amerikan çıkarlarına zarar verdiği umurunda bile değil.
İşte bu yüzden bu küstahlığı yapıyor.
Peki ne olur? Önemli bir şey olmaz. Yaptırım kararları gerçekten çıksa da uygulanma ihtimali çok düşük. İran, Rusya ve Çin gibi öncelikli düşmanları varken, Türkiye'yi sıralamanın önüne geçirmesi daha düşük bir ihtimal. Dahası böyle bir uygulama olsa bile, ambargolar tarihini biliyoruz. Özellikle bu tür konularda hiç işe yaramaz.
Türkiye gibi bir devlette bırakın işe yaramayı ters bile teper. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ambargo bunun iyi bir örneğidir. Ancak bu yöntemi kullanarak Türkiye'ye döviz üzerinden ekonomik zarar vermek isteniyor olabilir.
Ama bunun da bir limiti var. Doları nereye kadar yükseltebileceklerini bilemem ama tek bununla Türkiye'yi yıkamayacaklarını biliyorum.