Tarihi 21 Haziran 2024

Memleketim!

AVRUPA Şampiyonası finalleri için Düsseldorf ve Dortmund gezilerim oldu. Uçakla Almanya'ya inerken gördüğüm muhteşem yeşillikle İstanbul'a inerken gördüğüm "içler acısı manzara" karşısında içimin yandığını belirtmeliyim.
Şehir planlamasında sınıfta kalmışlığımızla ve yeşile vermediğimiz değerle ülkemize verdiğimiz zararın hesabını yapmayı başkalarına bıraktım.
Gördükleri her boş araziye bina dikmeyi maharet sayanlara!

***

Hayat bazen başka ülkelerde aldığını nefesi bile sorgulamaktır.
Sokaktaki insanları gözlemledim, trafikteki disiplini. Buna karşılık futbolun birleştirici güç olduğu kadar rezil bir gösterinin kardeşi olduğunu da gördüm. İnsanlara verdikleri rahatsızlıktan gocunmayanların bizim ülkemizde düzenlenecek Dünya Kupası finalleri için nasıl bir tehlike oluşturacağını da not ettim.
Özellikle İskoçların!

***

Coca Cola'nın davetlisi olarak gittiğim Gürcistan maçında tribünlerde gördüğüm manzara muhteşemdi ama rakip takımların milli marşına hala saygı göstermekte niye zorlandığımızı sorgulamadan edemedim. Kendi ülkemizdeki maçlarda da vahşi duygularımızı tıraşlamak için çaba göstermeyen bir düzenin himayesinde olsak da yine de soruyorum. "Nedir bu kabalık nedir bu nefret?" Futbolda zarafet her ülkenin milli marşında ceket ilikler, oysa hayatın cevapları yakıcıdır o yüzden bazı soruların cevapları tek ayak üzerinde bekler.
Aynı tribünlerin Arda Güler'in muhteşem golünden sonraki görüntüsüne "tebrik kartpostalı" etiketini yapıştırırken, "futbol kendi takımının arkasında durduğun zaman güzeldir" notunu iliştirdim.

***

Bizim harika bir grubumuz vardı.
Hepsi de insani duyguları özne yapmış, medyanın güzel insanları. Hepsinde yüksek miktarda merhamet ve saygı.
Gençliğimin gazeteciliğinden izler taşıyan insanlarla aynı ayak izlerini taşıdığıma da eminim.
Herkesin payına düşen güzellikleri sergilediği bir yolculukta, saygının ve insan kazanmanın ne kadar değerli olduğunu söylememe gerek yok.
Farklı enstrümanlardan çıkmış harika bir şarkının ta kendisiydik.

***

İstanbul'un en güzel tarafı başka bir ülkeden geri dönüşü!
Yalan değil, üç günlük ayrılıkta bile şehrimi özledim.
Her şeye rağmen "bir başkadır benim memleketim" dedim. Havasına suyuna, taşına toprağına kurban olduğum memleketim.

MUTLULUK TAKVİMİ
Bugün bir insanın hayatında melek ol.
Giydiklerini yere atma.
Tuz ve şekeri az kullan.
Bir şey isterken 'lütfen' de!

Gözlerinde boş denizler
Her halinde benden izler
Yüreğin hasreti gizler
Acıları içtin oğul

Gün geldi sarardın soldun
İhanete karşı durdun
Sen sabrın ustası oldun
Sınıfını geçtin oğul

Gülün dikeninde yürek
Helal süt emmişsin demek
Sana emanet memleket
Ektiğimi biçtin oğul

Aşka serdin yüreğini
Bükemezler bileğini
Ölüm korkutmuyor seni
Sen beni de geçtin oğul
Hakkı YALÇIN

Ah o saman kağıdı kitaplarımız, kitap gibi konuşan eski insanlarımız.

Anons!
Şöhreti hayatın en renkli projesi sayanlar, kendilerini bekleyen trajediyi hesaba katmazlar. Kendilerinden öncekilerin hazin sonlarını da örnek almazlar.
Bir diziyle şöhret olanların yürüyüş biçimlerine bakarım, parayı bulmakla kadınların ilgi odağı olmak arasındaki fiyaka her zaman aynıdır.
Sormazlar mı kendilerine, "param olmasa şöhretim olmasa bu kadınların benimle işi olur mu?" Sormazlar!
Şöhretin baş döndürücü etkisi gerçeklerin sayfalarını boş bırakır. Geride şımarık bir züppe geride bir sarhoş bırakır.
Ama daha geride anonslar vardır!
O anonslar duyulmadığı zaman ödenecek bedeller kaçınılmazdır!