ÜLKEMİZİN en büyük sorunlarından biri ev kiraları.
Özellikle pandemiden sonra felaket bir artış yaşanıyor. Çoğu ev sahibinin zerre kadar acıması yok.
En berbat semtlerdeki ev kiraları 20 bin liradan başlıyor. Orta halli semtleri sormayın bile. Her yıl yüzde 50'nin üzerinde artan kiralarla dar gelirli insanlar doğaldır ki baş edemiyor.
Ev sahipleri "bizler de kirayla geçiniyoruz" diye bir limana sığınabilirler ama sandalı bile olmayan kiracıların acılarını hissetmeleri gerekiyor. Biz buna 'empati' diyoruz. Ya da 'halden anlamak.'
***
Bir babanın çocuklarının açlığı karşısındaki çaresizliği can yakıcıdır.
Ev sahibinin karşısında gururu incinen babaların duygularını hiç sormayın bile. Tuzu kuru adamlar için gözü yaşlı insanların hükmü yoktur. O yüzden ev sahibinin zalim olanları durumu müsait olmayan insanların pazarlık yapmasına okkalı tepkiler koyuyor. "Git başka yerde otur!"
***
Öyle evler vardır evi terk eden kiracılarına el sallamıştır, öyle ev sahipleri vardır ki, üç kuruş fazlasına kiracısını sokağa yollamıştır. Birkaç yıl önce bir yazıma mahsuben bir okuyucu aramıştı da "ben kiraların yükselmesinden rahatsız değilim" demişti. Adını ve kaç tane evi olduğunu sormuştum da "benim adım yok, ev sayımdan sana ne" diye karşılık vermişti. Adım gibi biliyorum ki insanların yoksulluğu ve çaresizliği böyle adamlar için hala para ediyordur!
Ev sahipliği insanın kendi tasarrufunda diye herkes istediği gibi kullanamaz. Fırsattan istifade etmek herkesin boynunda yüktür.
İnsanların çaresizliğini böyle kira artışlarıyla palazlandırmak belki yasalarda değil vicdanlarda suçtur, vebali de büyüktür.
***
Üst katlardan bakılınca karıncalar zor görülür, üstelik hor görülür!
Bizler evine ekmek götürebilmek için ceketini satanı da gördük para için ruhunu satanı da. Kalbini gözlerine koyanlarla insanların hayatına göz koyanlar arasındaki farkı biliriz. O yüzden halden anlamayan bencil zenginleri ve zalim ev sahiplerini sevmeyiz.
***
Tamam evinin sahibisin de insaf biraz! Ayrıca Gılgamış Destanı'nda der ki, "sonsuza kadar yıkılmayacak bir ev yapabilir misin?"
MUTLULUK TAKVİMİ
Cebinde yoksa kalbinden ver.
Ağaç gölgesinde piknik yap.
Çocuklara tatil için kitap al.
Ayrılığa esir düştü sevgim
Ben de yenildim aşka
Hangi yasayı çiğnedim
Seni sevmekten başka
Yalan değil canım yandı
Böyle yanmam bir daha
Sen adımı anmıyorsan
Ben de anmam bir daha
Sana vermediğim
Bir gururum kaldı
Yeter bu sevgiden
Çektiğim günahım
Bana ah etmekten
Bıkmadın mı hala
El açtığın Allah
Benim de Allah'ım
Hakkı YALÇIN
Sokaklarımız; hayallerimiz için kurulmuş film platosu gibiydi bir zamanlar.
Saksı çiçeği!
Orman yangınlarının ayaklandığı mevsimdeyiz. O ağaçlar ki kaç yıllık ömrü simgeler, o canlılar ki tabiatın dengesini belirler. Ormanlar böyle yandıkça ağaçların külü gözlere dolacak, çöllerin sıcak tülü de boynuna dolanacaktır insanların.
Bunu karşılık yangını söndürmek isterken canını tehlikeye atan insanları görüyoruz ki onlar ülkemizin hamarat karıncalarıdır.
Emekleri büyüktür. Ama en çok yaşlı insanları yanar bu yangınlarda.
O yaşlı insanlar da ağaçlar gibidir, onlar hayata verdikleri kayıpları iyi bildikleri için her orman yangınında pencere önündeki saksı çiçekleriyle konuşurlar. "Analarını babalarını yaktıkları için mi ağlıyorsun saksı çiçeğim?"