Protestolar ve 9 kez ayrı ayrı noktada çıkan olaylarla Beşiktaş'ın güzelim tribünleri büyük bir arbadenin içine sürüklenmişti. O günden bu güne Kasımpaşa maçına kadar çok yazı kaleme alındı. Taraftar veyönetim sağduyulu düşünme yolunu seçti. Olaylardan sanırım herkes nasibini aldı ve İnönü nihayet kaos ortamından uzaklaştı.
Tribünlerde "Yeter Demirören yeter- Yönetim istifa" tezahuratı bitti mi? Hayır. Her golden sonra aynı tezahüratlar duyuldu. Ancak taraftar istifa çağrısı yaparken takımı da ayırıp desteklemesi gerektiğini hatırladı. Yanlışından döndü. Ancak daha önemlisi "bölünmüş, birbirine düşmüş" görüntüyü terkettiler. Takımı desteklerken de, "Yeter Demirören yeter" derken de ÇARŞI dahil bütün tiribünler tek ses tek yürek birlikte bağırdılar.
Adı üzerinde taraftardır, taraftır. Bugün aleyte bağırır, yarın takımdan keyif alırsa lehte haykırır. Önemli olan yönetimin protestolara baskıyla şiddetle cevap vermemesidir. Kitlesel bir tepkiyi kişiselleştirmemesidir. Dün Kasımpaşa maçında bu yönde olumlu gelişmeler oldu. İstifa seslerinin devam etmesine rağmen bu sancıların giderilmesi adına olumlu adımlar atıldı. Ancak bir grubun "Şerefin varsa istifayı bassana" tezahüratı Beşiktaşlı'ya hiç ama hiç yakışmadı. Olumlu gelişmeler sahada da vardı.
Nihat'ın 1.5 yıla ulaşan gol hasretine dün son vermesi gecenin en duygusal anıydı. Hırsı, isteği ve rahatlaması görülmeye değerdi. Bir diğer güzellik ise Bobo'nun ne kadar önemli bir futbolcu olduğunun hatırlanması.
Motivasyon sorunu yaşayan Bobo'nun golle dönmesi Wolfsburg maçı öncesi Beşiktaş için de umut verici bir durum. En önemlisi de tezahüratlarda yönetimden ayrılan takımın yavaş yavaş beklentilere cevap vermeye çalışması...
Ancak dün gece görüldü ki Wolfsburg öncesi takımın orta sahasında derin boşluklar var. Forvet ile defans arasındaki bu fark kapanmazsa Almanya'da Beşiktaş beklenen direnci gösteremeyebilir.
