Kendisi için söylenilen "gazeteciliğin PAPA'sı" yakıştırmasını çok sevmiş. "Erkenden aradığım için kusuruma bakma ama beni çok heyecanlandırdın" dedi. Sevinmiştim. Tam cevap verecekken devam etti: "Beni bir daha 84 yaşında gösterme. Daha yeni 82'ye girdim. Yazıyı gören arıyor. Eski günlere döndüm. İstersen devam edelim" teklifinde bulundu... Hiç düşünmeden "Kalem kağıt hazır, sizi dinliyorum" karşılığını verince, derin bir nefes aldı... "Bu Esad'ın hiçbir şeyden haberi yok" diye çıkışınca sohbet başladı...
Babası bu Esad'a hiçbir şey öğretmemiş. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Suriye nasıl kuruldu?
Osmanlı'dan, Mustafa Kemal'den ne yadigar kaldı bilmiyor.
Bak Suriye'de çok köklü aileler vardır. Bunlar, yaz aylarını İstanbul'da köşklerde, yalılarda geçirirdi. BEREKET ailesini, KUVVETLİ ailesini, İnönü ailesini bilmiyor. Suriye'nin nasıl kurulduğundan haberi yok! Devlet Başkanı koltuğuna oturmakla bu iş olmaz. Diş hekimi hala! Bir adım ilerleme yok...
Bunlar o devletin kurulmasına yardım eden, orada yaşayan TÜRK aileler... Fransızlar'la bağımsızlık mücadelesi yaparken Urfa'dan, Hatay'dan, Gaziantep'ten silah yağdırdık. Bunları unutmuşlar.
Filmlere konu olacak olaylar yaşandı. Hepsi belgelidir. Çağırsın istihbarat başkanını istesin. Önüne dökerler... Suriye ordusunu kuran Mustafa Tlas, resmen TÜRK...
Elbette. Atatürk'ten beri... Bak bu saatten sonra Suriye'de olacak her türlü olaydan Esad sorumludur.
Türkiye'ye sırtını dönmekle büyük hata yaptı. Uçurumun kenarında olduğunu çok iyi biliyor...
Bırak Allah aşkına... İskenderun Limanı'ndan Cizre'ye kadar olan SINIR HATTI artık onun için kabustur.
Menderes dönemiydi. Yine bunlar rahat durmuyordu. Bir tümen asker gelip sınıra dayandı.
Şam korkudan Nasır'ın kucağına zıpladı. BİRLEŞİK ARAP DEVLETİ kurdular...
Sınırdan Türk askeri yürümeye sabah başlasın öğle yemeğinde ŞAM'da olur! Babasının adamlarına sorarsa bu gerçeği öğrenir... Uçağı düşürmeden önce bunları düşünecektin. Salah Bitar ve Sabri El Asari başbakanken, Şükrü El Kuvvetli cumhurbaşkanı iken, uzun uzun oturup konuştuk. Benim ilettiğim mesajlar ve konuşmaların kayıtları ortada. Bir bakarsa gerçeği görür. Babası Hava Kuvvetleri komutanıyken GOLAN'daki mevzileri nasıl İsrail'e verdi, bir sorsun bakalım...
ABD, Lazkiye'de darbe için harekete geçti. Son aşamaya gelindi.
Ama başarılı olunmadı. Bunun üzerine Suriye, Ruslar'a yanaştı.
Soğuk savaş dönemi boyunca bütün RUS PERSONELİ SURİYE PASAPORTU ile dünyaya açıldı.
Bunu çok kimse bilmez... Mesela ben genç bir gazeteciyken, ASRIN CASUSU Kim Philby ile Beyrut'ta tanıştım.
İnce, uzun biriydi.
Türkçe ve Arapça bilirdi. Ne zaman sıkıştırsam Arapça konuşurdu. Renkli biri de sayılmazdı. O dönem, orada fotoğrafçılık yapan Yevgeni Primakov da daha sonraki yıllarda Rusya Başbakan'ı oldu... Sadece Ruslar değil, bütün dünya Ortadoğu'daydı.
Ama Türkler hep öndeydi!
Ürdün krizi vardı. İlk ONE MINUTE'yi Celal Bayar verdi. "Gerekirse Ürdünlü kardeşlerimizle aynı mevzide savaşırız" dedi. Ama aynı Bayar döneminde istihbaratta bilgi paylaşımına gidildi. ABD, İran, İsrail de işin içine girdi. Ne kadar bilgi verilirse o kadar para geliyordu.
Bilgiler havada uçuşuyordu!
Nasır severdi. Ama yanlış yaptık.
İhtilalle göreve gelmişti. Kral Faruk ve akrabalarının tüm mallarına el konulmuştu. Bizim o dönemki Büyükelçimiz Fuad Hulusi Tugay da Kral'ın kuzeni Emine ile evliydi.
Prenses gelinimizdi. Nasır, darbeden sonra resepsiyon veriyordu. Bizim Büyükelçi'ye elini uzattı. "Ben gansterlerin elini sıkmam" cevabı aldı. Sınır dışı edildi. Mısır'ı kaybettik. Yoksa Nasır, yatak odasını bile bildiğimiz biriydi.
Türkiye ile el ele yürümek istiyordu.
Büyükelçi işi batırdı...
Kopmadı, kopmaz... Suriye'nin ilk Cumhurbaşkanı, Mekteb-i Sultani (Galatasaray) ve Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi) mezunu, yakışıklı, şık ve aydın bir Türk diplomatı olan Suphi Bereket'ti.
Elinde, altın saplı incecik bastonu ile Beyoğlu'nun ilgi çeken seçkin gençlerindendi. Suphi Bey, efsane diplomat Vahit Halefoğlu'nun kayınpederidir. Zehra Hanım onun kızıdır. Yani Esad'ın oturduğu koltuğun ilk sahibi bir Türk'tür...
Biz asıl fırsatı 1980 darbesinden sonra kaçırdık. Türkiye'ye sığınan Iraklı bir general, bütün her şeyi bize anlattı. Necip Torumtay da Genelkurmay Harekat Daire Başkanı'ydı. Bütün bilgiler alındı.
Torumtay bizzat kendi ilgilendi her şeyle. Sıra ona gelip Genelkurmay Başkanı olunca Irak'a girip MUSUL-KERKÜK'ü alacaktı. Hazırlık aşamasında sorun çıktı. İstekleri karşılanmayınca istifa etti. Dediği yapılsaydı, Türk askeri o gün Irak'taydı... Musul- Kerkük'ü ya alacaksınız ya idare edeceksiniz... Yoksa başınız dertten kurtulmaz...
Adana'dan iki genç teğmen havalanır, gereğini yapar. Ortada kriz falan kalmaz... Şaka yapmıyorum. Bu böyle. Ama bizim devletimiz RUTİN dışına çıkmaz.
Hukuk içinde kalır. Yoksa bunu yapacak çok adam var! 3-4 ay bekleyelim. Bakın neler olacak?
Türkiye konuyu soğutup gereğini yapar. Biraz sabır...