Siyaset Bilimci Zbigniew Brzezinski yıllar önce, "Avrasya'yı kontrol eden dünyayı kontrol eder" demişti. Bugün ise küresel güç mücadelesi yeni bir eksene oturuyor. Artık rotaları kontrol edenin dünyayı kontrol ettiği bir döneme girdik. Hürmüz ve Malakka boğazları, Süveyş Kanalı, Bab el-Mandeb, İstanbul ve Çanakkale boğazları ve Panama Kanalı...
Küresel ticaretin can damarları olan bu geçiş noktaları, büyük güçlerin rekabet sahasına dönüşmüş durumda. Araştırmalar gösteriyor ki, bu kritik rotaların en önemlilerinin kesişim noktasında yer alan anahtar ülke Türkiye. ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları sadece gümrük tarifeleriyle sınırlı değil. Rekabet, kritik su yollarının denetimi ve geçiş serbestliği üzerinden şekilleniyor. Tam da bu noktada Türkiye için tarihi bir fırsat penceresi açılmış durumda. Çünkü Türkiye, yalnızca coğrafi olarak değil; siyasi, askeri ve diplomatik gücüyle de bu yeni dönemin etkili aktörlerinden biri.
İtalya merkezli düşünce kuruluşu Scenari Economici'nin tespitleri de bu gerçeği doğruluyor. Kuruluşa göre, Avrupa Birliği bürokratik yapısı nedeniyle yavaş hareket ederken, Türkiye neredeyse tek gerçek alternatif olarak öne çıkıyor. Stratejik konumu, doğal kaynaklara erişimi ve esnek dış politikası sayesinde Türkiye, yeni küresel denklemin merkezine yerleşiyor. Bugün ticaret yollarının büyük ölçüde deniz taşımacılığı üzerinden gerçekleştiği düşünüldüğünde Türkiye'nin bu alandaki avantajı daha da büyüyor.
Hürmüz Boğazı için Umman ile imzalanan 16 anlaşma, Malakka hattı için Endonezya ile geliştirilen ilişkiler; Ankara'nın bu süreci ne kadar dikkatli ve stratejik yönettiğinin açık göstergeleri. Küresel dengelerin hızla değiştiği bu dönemde Türkiye, yalnızca gelişmelere tepki veren bir ülke değil; oyun kuran, rota çizen ve yön belirleyen bir aktör olma yolunda ilerliyor. Görünen o ki yeni dünya düzeninde pusula artık bu coğrafyayı gösteriyor.
HESAPLAŞMA
ABD'de siyaset ile adaletin kesiştiği her dosya, ister istemez tartışmaları da beraberinde getiriyor. Kirli tezgahın kurucusu Jeffrey Epstein soruşturması kapsamında kamuoyuna açıklanan son belgeler ise yalnızca hukuki değil, derin bir siyasi hesaplaşmanın işaretlerini taşıyor. ABD Adalet Bakanlığı, Başkan Donald Trump'ın geçtiğimiz ay imzaladığı yasa doğrultusunda ve Kongre'den gelen yoğun baskı altında Epstein dosyalarına ait 13 binden fazla belgeyi kamuoyuyla paylaştı. Sürecin bu denli hızlı ilerlemesi dikkat çekici. Ancak asıl dikkat çeken unsur, dosyalarda yer alan fotoğrafların ve isimlerin dağılımı oldu. Belgelerde yalnızca Clinton değil; Michael Jackson'dan Mick Jagger'a, efsanevi haberci Walter Cronkite'a kadar birçok ünlü ismin yer alması, Epstein dosyasının çok geniş bir etki alanına sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Epstein dosyaları geçmişin karanlık ilişkilerini ortaya çıkartırken, bugünün siyasi stratejilerini de anlamamızı sağlıyor.

ÇILGIN ROBOTLAR
Televizyon ekranlarında sahne alan insansı robotlar son aylarda adeta birer pop yıldızı. Kimi dans ediyor, kimi boks ringine çıkıyor, kimi de maraton koşuyor. Özellikle Çinli girişimlerin geliştirdiği bu robotlar, teknoloji çağının geldiği noktayı gözler önüne seren çarpıcı gösteriler sunuyor. Ancak uzmanların altını çizdiği temel gerçek şu: İnsansı robotlar henüz ekonomiyi dönüştürecek bir olgunlukta değil. Evet, yürüyebiliyorlar, nesneleri kavrayabiliyorlar, basit komutları yerine getirebiliyorlar. Ama bunların büyük kısmı kontrollü ortam demosu. Uzmanlar, Çin'in robot teknolojisinde çok üst seviyeye ulaştığını da kabul ediyor.
DÜNYA ERİYOR
Bilim insanlarının son verileri, iklim krizinin artık uzak bir tehdit değil yaşanan bir gerçek olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Kuzey Kutbu'nda yüzey hava sıcaklığı, Ekim 2024–Eylül 2025 döneminde son 125 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Üstelik artış dünyamız için bir risk. Asıl problem ise dünya hâlâ bu alarmı erteleme lüksüne sahip olduğunu sanıyor. Oysa zaman, hızla eriyor. Tıpkı buzullar gibi.
HER 7 SAATTE BİR YIL
Uzay bazen bildiğimiz tüm kurallarla siler. NASA'nın keşfettiği, limona benzeyen gezegen de bunun son örneği. PSR J2322–2650b adı verilen bu gezegen, bir pulsara yalnızca 1,6 milyon kilometre uzaklıkta. Kıyaslamak gerekirse Dünya ile Güneş arasındaki mesafe yaklaşık 160 milyon kilometre. Bu yakınlık, gezegenin bir yılı sadece 7 saat sürmesine neden oluyor. Evren, bize zamanın ve düzenin sandığımız kadar mutlak olmadığını bir kez daha hatırlatıyor.
PARANTEZ
Wall Street analistlerine göre, Amerika Birleşik Devletleri yedi yıl içinde 50 trilyon doları aşan bir borç yükü altına girecek. Amerikan ekonomisi 2032'den önce de en az bir kriz/ resesyon şoku yaşayacak.