Afrika'nın umudu Türkiye

Emre Şahin

EMRE ŞAHİN

Eklenme Tarihi 6 Temmuz 2025

TÜRKİYE, son yıllarda dış politika ve enerji alanında da sessiz ve derin adımlar atıyor. Özellikle Başkan Erdoğan'ın Afrika kıtasına yönelik attığı stratejik adımlar, bugün meyvelerini vermeye başladı. Cezayir'den Libya'ya, Somali'den Senegal'e kadar birçok Afrika ülkesiyle yapılan enerji anlaşmaları, Türkiye'yi artık bölgesel bir aktör değil, küresel bir enerji oyuncusu haline getiriyor. Bu dönüşümün temelleri aslında yıllar önce atıldı.

"Yerli ve milli enerji" vizyonuyla yola çıkan dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Türkiye'nin enerji politikasını dışa bağımlılıktan kurtarma hedefiyle ciddi reformlara imza attı. O dönemde temelleri atılan projeler, bugün Türkiye'nin sahada etkili bir güç olmasını sağladı. Amerikan medyası da bu yükselişi göz ardı edemiyor. Wall Street çevrelerinin yakından takip ettiği haber sitesi Benzinga, Türkiye'nin Mali,
Burkina Faso
ve Nijer'deki uranyum madenlerine yönelik hamlelerini "Afrika'da yeni bir dönem başlıyor" sözleriyle yorumladı. Fransa'nın Sahel bölgesindeki etkisinin giderek azaldığı bir süreçte Türkiye'nin artan varlığı, Batı için alarm zillerini çalarken, Ankara için stratejik bir kazanım anlamına geliyor. Bu da gösteriyor ki Türkiye, artık yalnızca bir tüketici değil, aynı zamanda enerji diplomasisinin etkin bir oyuncusu. Ve belki de en önemlisi, bu diplomasi sadece boru hatlarında değil;

Afrika'nın derinliklerinde, stratejik madenlerde, kıyı şeritlerinde ve yer altı zenginliklerinde şekilleniyor. Türkiye'nin enerjideki bağımsızlık yolculuğu sadece bir başarı hikâyesi değil, aynı zamanda küresel güç dengelerinde de ciddi bir değişim anlamına gelecek.

MASALIN HÜZÜNLÜ FİNALİ
Futbol asla futbol değildir, bazen bir hayat öyküsüdür.

Sahadaki sevinç, tribündeki alkış, bazen de gözyaşlarıyla kapanan perde.

Diogo Jota'nın hayatının son 36 günü böyle oldu. 27 yaşındaki Portekizli yıldız, sadece futbol kariyerinin değil, belki de hayatının zirvesindeydi. Ta ki 3 Temmuz sabahına kadar...

Jota'nın son 36 günü; başarı, sevinç, aşk ve aileyle örülmüş bir tablo gibiydi.

29 Mayıs: Liverpool formasıyla ilk Premier Lig şampiyonluğunu kazandı.

Anfield'ın efsaneleri arasına adını altın harflerle yazdırdı.

8 Haziran: Ülkesine döndü, Portekiz Milli Takımı ile Uluslar Ligi kupasını kaldırdı.

Milyonlarca taraftarı sevince boğdu.

22 Haziran: Hayat arkadaşı Rute Cardoso ile evlendi.

Üç çocuklarının annesiyle attığı bu adım, futbol dışındaki hayatının en güzel günüydü belki de.

3 Temmuz: Kardeşi Andre Silva ile birlikte geçirdiği trafik kazası, bu güzel hikâyenin son satırlarını yazdı...

Hayatın ne kadar kırılgan, ne kadar tahmin edilemez olduğunu hatırlattı bize Jota'nın vedası. Sevincin zirvesinden bir anda sonsuz bir sessizliğe. Ve bu acı bize bir kez daha hatırlattı: Ölüm aslında çok yakın, mutluluklar kıymetli, vedalar çok ani...

DOĞRU TA'RAF'
Market rafları kimi zaman bir duruş, bir vicdan, bir direniş de yer alabilir. İtalya ve İngiltere'den gelen iki haber, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi.

İtalya'nın en büyük market zincirlerinden Coop Alleanza 3.0, İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü katliamlar nedeniyle önemli bir karar aldı: İsrail menşeli ürünler artık bu süpermarketin raflarında yer almayacak.

Benzer bir karar da İngiltere'deki Cooperative Group'tan geldi. Onlar da İsrail ürünlerini raflardan indirdi. Bu iki karar sadece ticari değil, aynı zamanda ahlaki bir duruşu yansıtıyor.

Biri İtalyan, diğeri İngiliz...

Farklı ülkelerde, farklı kültürlerde ama ortak bir insanlık duygusunda buluşmuş iki karar.

Z KUŞAĞI TEMBEL Mİ!
Son dönemde ABD ve Avrupa'da tartışılan bir konu var: Z kuşağı tembel mi, çalışmak mı istemiyor? New York merkezli yapılan araştırmalar, 90'ların sonları ile 2010'ların başı arasında doğan bu kuşağın iş konusunda kaytarmaya meyilli olduğunu gösteriyor.

İşverenler, yeni işe aldıkları gençlerin motivasyon eksikliğinden, zayıf iletişim becerilerinden ve profesyonellikten uzak tutumlarından şikâyetçi. Peki, mesele gerçekten bu gençlerin "tembelliği" mi, yoksa onları anlamayan sistemin eksikliği mi? İK danışmanı Bryan Driscoll, "Sorun Z kuşağında değil, üniversitelerin onları gerçek dünyaya hazırlayamamasında.

Bugünün gençleri, hızla değişen bir dünyada büyüdü. Dijitalleşmenin tam ortasında yetişen bu kuşak, klasik kalıplara uymak istemiyor. Evet, Z kuşağı eski jenerasyonlar gibi sabah dokuz, akşam beş çalışmayı kabullenmiyor. Bu, doğrudan "yatıyorlar" demek değil" dedi.

Sizce Z kuşağı tembel mi?

PARANTEZ
3 bin dolar
milyarderi 10 yılda 6,5 trilyon dolar kazandı.

Dünya nüfusunun yüzde 81'inin ise borçlu olduğu ortaya çıktı.