Fitne girişimi

Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Eklenme Tarihi 19 Şubat 2025

'TÜRKİYE Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlamasıyla tutuklandığı 27 Ocak'tan önce TV dizileri ve sosyal medya ile ilgilenmeyenlerin adını bile duymadıkları biriydi Ayşe Barım.

Sosyal ve yaygın medyadaki iddialar, Barım'ın dizi sektöründe çoklarının canını yaktığına işaret. Dizi oyuncularından gelen şikayetlere rağmen CHP ve aynı zihniyettekilerin Barım'a sahip çıkmaları ise meselenin zannedilenden daha ciddi olduğunun göstergesi.

Son genel kurulda TÜSİAD yöneticilerinin bile sahip çıktıkları Ayşe Barım için önceki gün önce tahliye ve ardından tekrar tutuklanma kararı alınması da bu önemle ilgili olsa gerek.

Barım tutuklandığından beri internette dolaşan ve konuyu Cumhurbaşkanımızın çevresi ve hatta aile fertleri ile ilişkilendirme çabası içeren bir video, Barım için koparılabilecek gürültünün sınırı olmadığını gösteriyor.

20 DAKİKALIK VİDEO

Levent Gültekin'in Youtube'daki 'Dizi sektörü hedefte, kim, ne yapmak istiyor?' başlıklı 20 dakikalık videosunda, İletişim Başkanlığı'na yönelik bazı iddialar dile getirilip, Cumhurbaşkanımızın ailesi de 'mafya' ve 'çete' olmakla suçlanıyor.

Cumhurbaşkanımızın eşleri Hanımefendi ve kızı bir 'organize suç örgütü' gibi gösterilip, bağımsız yargıyı etkiledikleri gibi bir suçlamaya maruz bırakılıyorlar.

Gültekin'e göre, iktidar cephesinde; biri İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un temsil ettiği, diyalog ve normalleşme yanlısı, kutuplaşmayı engelleyecek bir kanat ve karşısında da kaos isteyen, 'Herkesi ezelim, yakalım, yıkalım' diyen bir kanat varmış. Onlar da Cumhurbaşkanımızın eşi ve kızının da aralarında olduğu dört kişiymiş.

CİDDİYET YOK

'Partide iki kanat
var. Eğer varlığını bu damat ve üzerinden koruyorsa hemen bunlarla iş tutuyor. Hayır varlığı bu taraftan yürüyorsa uzak duruyor. Ayşe Barım'ın Gezi soruşturmasını destekleyenler arasında AK Parti'nin genel başkan yardımcılarından biri de var. İnanılmaz bir mafya düzeni var. Hiç birimizin artık Türkiye'de malı canı işi mesleği garanti altında değil' şeklindeki suçlamaların fitneden başka hangi ciddiye alınacak yönü olabilir.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un yazarlar ve gazetecilerle diyalog kurmak suretiyle bir yumuşama oluşmasına çalıştığı ve gerekirse Osman Kavala ve Gezicilerin de serbest bırakılması yönünde çabaları olduğunu iddia eden Gültekin, 'aile konusunda çok hassas' olan Erdoğan'ın aileden bir şey geldiğinde hayır diyemediğini iddia ederek şöyle devam ediyor:

'Burada aile var. Erdoğan'ın damadı, kızı, damadının kardeşi, muhtemelen eşi de. Aile, damat, kız, eş. Onların talebi üzerine savcıyı harekete geçiriyorlar.' 'Fahrettin Altun ve diğerlerinin itirazlarına rağmen 13 yıl sonra Gezi'yi devreye sokarak dizi sektörüne operasyon çekildiği, Barım sonrası ifadeye çağrılan sanatçılara, bizimle anlaşırsanız sizi kurtarırız' denildiğini iddia ediyor ve 'bildiğin bir mafya usulü' diyor Gültekin.

DOĞRUDAN HEDEF

Bir fitne girişimi olduğu çok net olan bu videoda, İletişim Başkanlığı övülürken, Cumhurbaşkanımızın aile fertleri doğrudan hedef alınıyor.
Gültekin'in videosunda fitneyi körükleyen bir detay dikkat çekici.

20 dakika boyunca 'Bana anlatan arkadaş', 'Bana o kadar bağlantılarını gönderdiler ki gözlerime inanamadım', 'Bana gönderilen şablon her şeyi gösteriyor', 'Aldığım cevap', 'Bana anlatana hemen sordum' şeklinde tekrarlanan ifadelerle, Gültekin kendisine bir kanattan bilgi aktarıldığını video boyunca ima ediyor.

Haliyle bu da Gültekin'i fitne için yönlendiren bir mekanizma mı çalışıyor, video siparişle mi çektirildi sorularını akla getiriyor.



SESSİZ KALINAMAZ

'Saray'da bir ayrışma
var. Diyalog kuralım, kutuplaşmayı bitirelim diyenlerle, ezelim asalım keselim her şeyin sahibi biz olalım diyenler' gibi ifadelerle hem Cumhurbaşkanımızı hem de ailesini hedef alan Gültekin'in fitne girişimi sessiz kalınacak bir mesele gibi durmuyor.

Yalan yanlış iddialarla İletişim Başkanlığı'nı ve Cumhurbaşkanımızın aile fertlerini hedef alan videonun, kuruluşundan beri muhteşem işlere imza atan Dezenformasyon Merkezi'nce gündeme alınmayışı, inşallah 'şuyuu vukuundan beterdir' anlayışı sebebiyledir.

"Herkesin kendi işini yapması gerektiği" hususunun Cumhurbaşkanımızın temel prensiplerinden olduğunu hatırlatarak, yazıyı noktalayalım.