Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 23 Aralık 2020

Taşeronlara dikkat!..

Çin'e giden ihracat treninin ikincisi de yola çıktı. Önceki trenle ilgili akla hayale sığmayan yalanlarla algı operasyonu yapanlar, şimdilik sessiz.

Ancak 'trene bakan' pozisyonundakilerin, önceki kadar olmasa da ikinci trenle alakalı bir şeyler yumurtlamaya çalışacaklardır. Dış güçlerden aldıkları ihale sadece ilk treni konu alan yalanlarla sınırlı değildir herhalde…

Türkiye'den Çin'e ihraç malları götürecek trenle ilgili yalan uydurmanın sebebi ne olabilir?.. Gerçeğin herkes tarafından anlaşılacağını bile bile bu konuda nasıl yalan söylenebilir?.. Anlamsız gibi gelse de, taşeronların iş yapıyormuş gibi gözükme mecburiyetlerini unutmamak gerek…

Ülkemiz lehine olan gelişmeleri karalamaya çalışan ve bunu yaparken yüzleri kızarmayan ve zerre kadar utanmayanlar, artık şaşırtmıyor.

İkincisi yola çıkan tren, aylar süren bir yolculuğun 12 güne inmesi ile biraz daha hızlanmasından ibaret değil sadece. İhracat treni ülkemizi, bölgemizi ve hatta dünyanın tamamını ilgilendiren önemli gelişmelerin ilk adımlarından. Mutlaka mani olunması gerektiğini düşünenlerin boş durmamaları, normal.

Birilerinin engellemeye çalışıp da beceremeyince karalamaya çalıştıkları ihracat treni, sadece bir örnek. Ülkemizin sahip oldukları ve olmak için çalıştıkları ile ilgili olumsuz algı çabaları yoğun bir şekilde sürdürülüyor.

Sağlık ve eğitim gibi sahalarda sağlanan muhteşem gelişmeleri itibarsızlaştırmak için adeta insanüstü denebilecek çabalar gösteriyor birileri. Bununla da kalmıyor bu güruh ve savunma sanayiinde yerlilik oranının gittikçe artması, kendi uçağımızı, helikopterimizi, İHA-SİHA'larımızı, hatta uydularımızı yapabilecek hale gelmiş olmamızı itibarsızlaştırmak için akla hayale gelmedik atraksiyonlar yapıyor.

Yerli otomobil konusuna yaklaşımları ve bu arada yerli Altay Tankı konusunda olumsuz algılar oluşturma gayretlerini de unutmamak gerek.

Uyum değil, teslimiyet…

Ülkemizin kendi ayakları üzerinde durma ve bu hususta gereken her şeyi yapma kararlılığının dışarıda ve içeride birçoklarının canını fena halde sıktığı tartışılmaz bir gerçek.

Bu konuda dışarıdan gelen saldırılara artık alışmış durumdayız. Öyle ki ülkemizi hedef alan girişimlerle karşılaşmadığımızda şaşıracak haldeyiz nerde ise. Bir yandan canımızı sıkan bir yandan da doğru yolda olduğumuzu gösteren bu saldırılar, azmimizi de artırıyor…

Türkiye'yi mümkünse teslim almak eğer olmazsa da olabildiğince zayıf hale getirmek isteyen dış mihraklar, faaliyetlerini genellikle taşeronlar vasıtasıyla yürütüyorlar.

Muhataplarımız, içlerinden birisinin insanımızı yönlendirme girişimlerinin ters tepeceğini bilecek kadar akıllı. Bu sebeple operasyonlarını çeşitli şekillerde ikna ettikleri ya da aidiyetleri müsait olduğu için devşirdikleri ve görünüşte bizden olan taşeronlar vasıtasıyla yapmayı tercih ediyorlar.

Tezlerini, gelişmekte olan Türkiye'nin sisteme kafa tutmasının kendisi ve tabii halkı için iyi sonuçlar getirmeyeceği şeklinde özetlenebilir. Batılı birçok liderin de paylaştığı bu tezden hareketle ulaşmaya çalıştıkları hedef de, ülkemizin sistemle uyum içerisinde yoluna devamının temin edilmesi…

Sistemle uyum derken, uluslararası kurallara uygun ve tabii karşılıklı dengelerin gözetildiği eşit münasebetler kast edilmiyor tabii.

Dış mihraklar, kendi varlığının ve bekasının gereklerini yapan bir Türkiye istemiyor. Aidiyetleriyle ilgili problemler ya da yağlı kemik beklentisi ile onlara hizmet eden taşeronlar da…

Dışarıdakileri tanımak kolay. Ama taşeronlara dikkat!..