Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 11 Kasım 2020

Kuklacılar ve kuklaları…

Demokrat aday Joe Biden'in zaferi ile neticelenen ABD başkanlık seçimi sürecinde bizde de çok şey konuşuldu, yazıldı ve çizildi… Değerlendirmelerini ülkemizin menfaatleri ekseninde yapanlar, genellikle iki kötüden nispeten iyi yani ehven-i şer olarak gördükleri Trump'un kazanması temennisinde bulunuyorlardı. Bütün olup bitenlere rağmen, Trump'ın tekrar seçilmesinin ülkemiz için daha iyi olabileceğini düşünmelerinin makul sebepleri de vardı tabii.
Ancak, özellikle de yerli ve milli olma konusunda sıkıntılı olanların Türkiye için daha kötü olacağını umdukları Joe Biden'in kazanmasını istemeleri, dikkat çekiciydi.
Obama dönemindeki başkan yardımcılığından kalan kötü hatıraları ile tanınan Joe Biden'in, kısa bir süre önce sarf ettiği Türkiye ve Cumhurbaşkanımız ile alakalı sözleri de muhalif takılanların kendisini tercih etmelerinin sebebiydi… Başkanlığı kazanması ile Joe Biden'in Türkiye'ye çıkarılabileceğini hayal ettikleri muhtemel zorlukları hayal ederek keyiflenenlerin, bunların netice olarak kendilerine de zararı dokunabileceğine kafa yormayacak kadar aymazlık içinde olmaları, içimizde olsalar da bizden olmadıklarını gösteriyor.
Sosyal medya üzerinden Türkiye'den yana olmadıklarını gösteren mesajları ile boy gösteren bu kesimle ilgili önemli hususlardan birisi, aidiyetlerinin mutlaka sorgulanması gereği… Biden kazanırsa Türkiye'nin Suriye'den, Libya'dan ve Doğu Akdeniz'den çekilmesinin yanında artık Dağlık Karabağ meselesine de karışmamasından başlayıp S 400'leri de satması gerektiğine kadar birçok saçmalığa imza atan bir güruh var karşımızda.

Sahibinin sesi..
Suriye'deki varlığımızın burada oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu engellemeye yönelik olduğunu bilmesi gereken bu güruhun, Doğu Akdeniz'deki enerji haklarımızın başkalarına peşkeş çekilmesi konusunda cömert (!) olması, kimden yana olduklarını değilse de bizden yana olmadıklarını anlamayı kolaylaştırıyor.
Libya ile ilgili gelişmelerin, Akdeniz'e en fazla kıyısı olduğu halde daracık bir alana sıkıştırılmaya çalışılan ülkemizin haklarını korumak için attığı adımların bir gereği olduğunu bildikleri halde çekilmekten bahsedenlere ne denebilir, bilinmez.
Doğu Akdeniz meselesinin KKTC ile ilgili yönü de tabii ki bu güruhun umurunda değil. Yunanistan ve Avrupa Birliği'nin, Kıbrıs'ı Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin temsil ettiği ve KKTC'nin yok sayılabileceği şeklindeki tavrını da benimsiyorlar belli ki… Bu güruhun Dağlık Karabağ meselesine bakışları da, 30 yıla yakındır işgal edilen toprakları teslim edilmek istenmeyen Azerbaycan'dan yana değil, işgalciliğine saldırganlığını da ekleyen Ermenistan'dan yana olduklarının göstergesi.
NATO üyesi olduğumuz halde, sınırlarımızı savunma konusunda ihtiyacımız olan füze sistemleri bize satılmayınca almak mecburiyetinde kaldığımız S400'ler ile ilgili rahatsızlıkları de ayrı bir problem.
Özetle, objektif olarak bakıldığında da ülkemizin desteklenmesi gereken konularda bile başkalarının tarafını tutan bir güruh söz konusu… Sadece sosyal medyada değil, muhalif geçinen bazı siyasi partilerin sözcüleri tarafından yapılan açıklamalarda da yer alan bunlar ve benzeri saçmalıklar, içimizden birilerinin başkalarının menfaatine çalıştıklarını ortaya koyuyor.
Bu ülkenin vatandaşı olsalar da başkalarının ülkemize yönelik emellerini savunanlar, kendi ayakları üzerinde duran değil, başkalarının dediğini yapan bir Türkiye hayal ediyorlar… Kuklalar ve kuklacılar avuçlarını yalayabilir. Türkiye kararlı bir şekilde yolunda yürüyor…