Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 3 Haziran 2020

Yalanın onuru olmaz!..

Bazı illerimizde hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması olan Pazar gününe denk getirilen 3 ve ertesi gün 1 tane daha tekzip... İkisi manşetten olmak üzere birinci sahifeden yayınlanan bu tekzipler Cumhuriyet'te yer aldı.

'Yalanlama' ya da günümüzdeki adıyla 'Cevap ve Düzeltme' diyebileceğimiz tekzip, 'idarî' değil, adlî bir durum. Durumu inceleyen mahkeme, 'yalan haber yazmışsınız, düzeltin' diye karar almış ve bunu da iddiaları yayınladıkları sahife ve sütunlarda yayınlamalarını istemiş.

Tekzip yayınlamak zorunda kalmanın gazete ve gazetecilik açısından hoş bir durum olmadığı açık… Tabii bu, gazetenin 'gazete' ve gazetecilerin de 'gazeteci' olması halinde geçerli. Ancak esas amaç tetikçilik ise durum değişiyor...

Hoşuna giden mahkeme kararını kabul edip gitmeyeni kabul etmemenin karşılığı da yok. İtiraz eder ya da uygularsın. Aksi durumda müeyyide ile karşı karşıya kalırsın.

Gazetenin genel yayın müdürü şöyle şeyler yazmış: "Karşınıza yalnızca Türk basın tarihine değil, dünya basın tarihine de geçecek bir Cumhuriyet'le çıkıyoruz… Manşetlerimize, haberlerimize gelen tekzip metinlerine "alışkınız."… "Bağımsız yargı"nın aldığı "tekzip" kararlarına karşın gerçekleri yazmayı sürdüreceğiz. Somut gerçeğe dayalı haberimizin arkasındayız…"

Somut gerçek dedikleri, 'Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un Kuzguncuk'ta kiraladığı vakıflara ait arazide yaptırdığı çardak ile şöminenin İBB ekiplerince yıkılması'…

Arkasında oldukları ve 'haber' olduğunu söyledikleri iddia ise 'Boğaz'da kaçak var' şeklinde. Kaçak maçak yok oysa... Arsaya kiralama şartlarına uygun olarak konulan ve kalıcı olmayan çardak ile şömineye müdahalenin sebebi de, İBB'nin özel ilgisi belli ki…

MESELE HUSUMETLE İLGİLİ...
Aynı günlerde CHP İstanbul il ve Üsküdar ilçe başkanlarının da sınırlarını oldukça aşan bir şekilde ilgilendikleri konunun ulusal bir gazetenin manşetine taşınması, husumet kardeşliğinin bir gereği...

Tekzip yayını ile alakalı olarak CHP Genel Başkanı'nın da topa girmemesi düşünülemezdi normal olarak. Konu ile alakalı olarak Kılıçdaroğlu da bir açıklamada bulunma ihtiyacı hissetmiş ve 'Gönderilen tekzipler, yargının güce boyun eğdiğinin de fotoğrafı' demiş öncelikle.

Uluorta sarf ettiği hakaretler ve yalanlardan vazgeçmek yerine bunlardan kaynaklanan tazminatlarda kullanılmak üzere fon oluşturan birisinin başka bir şey söylemesi de beklenmezdi zaten.

'Baskılar karşısında geri adım atmadan, halkın haber alma hürriyetine sahip çıkmakta olduğunu' iddia ettiği Cumhuriyet gazetesinin, gelecek kuşaklara onurlu bir miras bırakacağını söylemeyi de unutmamış, Kılıçdaroğlu...

Gelecek kuşaklar, bırakılanı 'onurlu bir miras' mı yoksa 'utanç verici bir gayretkeşlik' olarak mı değerlendirirler, bilinmez... Ancak hadisenin sadece husumet sebebiyle malum gazetenin manşetine taşındığını anlayacaklardır herhalde.

Olup bitene bir bakıp, 'biz ne yaptık böyle' denilmemesi ve Cumhuriyet gazetesinin neden bu tekzipleri yayınlamak mecburiyetinde kaldığını araştıran olmaması, meselenin püf noktası…

Benzerleri gibi bu olay da birilerinin şirretliğinden ibaret aslında. Utanmadan yalanlar söylüyor ve bunlarla alakalı olarak yapılabilecekler yapıldığında da çok bozuluyorlar...

Yanlış yaptıklarını bilseler de, 'biz yaptıysak doğru sayılmalı' diye düşünenler bunlar. Bu da yetmiyor, yanlışlarını başkalarının doğru kabul etmesini de istiyorlar.

Tekzip konusunda gürültü çıkaracaklarına yalan söylemekten vazgeçebilseler mesele kalmayacak oysa..