Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 11 Mart 2020

‘Aşındırma’ faaliyetleri…

İhanet, hakaretler, iftiralar, yalan-dolana dayalı ve doğrudan varlığımızı ve birliğimizi hedef alan algı operasyonları, akla hayale gelmedik dalavereler…

Asıl dayanılmaz olan ise, bu melanetleri işleyenlerin evrensel birtakım değerlere dayandıkları bahanesiyle takındıkları şımarık ve pişkin tavırlar… Bunun sonrasında ise şirretlik geliyor. Kendilerini teşvik edenlerin destekleri de zaten dünden hazır…

Dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi ülkemizde de birtakım değerleri aşındırmaya yönelik çeşitli faaliyetler yapıldığını biliyoruz.

Fertlerdeki ahlak ve haya duygusunu zayıflatmaya ya da düpedüz yok etmeye çalışanlar, işin bir yönü. Bu tür faaliyetlerde bulunanların, kendilerinde olmayan duyguların başkalarında da olmaması için mi böyle davrandıkları yoksa birtakım mihraklar tarafından mı görevlendirildikleri, önemli bir soru işareti.

Devlet mekanizmalarının nüfuz edemeyeceği alanlarda yoğunlaşan bu 'aşındırma' faaliyetlerine karşı mücadele verilmeye çalışıldığı ve belli ölçülerde başarı sağlanabildiği söylenebilir.

Ancak, ülkemiz söz konusu olduğunda başka bazı aşındırma girişimlerinin çok daha fazla dikkat çekici olduğunu vurgulamak gerek. Doğrudan milli değerlerimizi hedef alan birtakım kişi ve grupların, insanımızın ülkesine ve devletine olan bağlılığını aşındırma gayretleri çok daha vahim çünkü.

Belki asıl düşündürücü olan ise Cumhurbaşkanımız, hükümet ya da AK Parti karşıtlığı bahanesi ile aşındırıcı ve hatta yıkıcı çalışmalarda bulunan kişi ve grupların oluşturdukları algılar sayesinde belirli kesimlerinden destek bulabilmeleri...

Bu kişi ve grupların demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi kavramları kullanarak, aslında doğrudan ihanet manasına gelen bazı davranışlarını, normal ve makul bir şeymiş gibi gösterme çabalarının karşılık bulabilmesi, işin en vahim tarafı yani.

İlk değil, son da olmayacak!..

MİT Tırları meselesi, yakın dönemde yaşanan en önemli örneklerden birisi… Tıpkı o olayda olduğu gibi, bugünlerde de şehit olan bir MİT mensubunun cenazesi ile alakalı konular tartışma masasında.

MİT Tırları meselesinin, gizli tutulması gereken devlet sırlarının medya üzerinden açıklanmasından öte, devleti yönetenleri uluslararası mahkemelere hedef gösterme yoluyla Türkiye'yi köşeye sıkıştırma niyetinin uzantısı olduğunu artık biliyoruz.

Nasıl ki, MİT Tırlarını afişe edenler habercilik peşinde olmayıp, aldıkları emrin gereğini yerine getirdilerse, şehit olan MİT mensubunun cenazesinin defni ile ilgili haberleri yapanların derdi de aslında habercilik filan değil...

Türkiye'nin varlığını ve bekasını korumak için yaptıklarından rahatsızlık duyan dış mihrakların, istihbarat teşkilatımızın gizli tutulması gereken faaliyetlerini içimizdeki uzantıları vasıtasıyla afişe etme girişimleri, ilk olmadığı gibi, son da olmayacak.

Aldıkları emrin gereğini yerine getirmek için ihanet etmeyi bile göze alanlara yönelik MİT, Emniyet ve yargı üzerinden yapılan takibatlar tabii ki önemli ve bu yapılıyor da. Ancak belki bundan da daha önemlisi, olup bitenlerle ilgili gerçeklerin insanımıza detaylı bir şekilde anlatılması yolu ile algılarla mücadele etmek...

İhanetlerini demokrasi, insan hakları, ifade ve basın hürriyeti gibi kılıflara saranların, bu türden faaliyetleri emir aldıkları ülkeler başta olmak üzere hiçbir yerde yapamayacakları, konunun en önemli yönü.

Milli ve manevi değerlerimizi aşındırma yoluyla insanımızı yönlendirmeye çalışanlara, ülkemizin yolgeçen hanı olmadığını layıkıyla anlatmak gerek…