Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 30 Haziran 2019

Algılar, olgulara galip…

Tabii ki farklı düşünenler vardır ve bu normaldir de. Ama 31 Mart sonrası İstanbul genelinde oylar yeniden sayılmaya başlanıp, yüzde 10'u da sayılmışken bunun engellenmiş olması, çok ciddi bir soru işaretiydi...

Netice olarak bir şeyi değiştireceğinden değil, ama sadece konu ile ilgili meraklar giderilsin diye, İstanbul'daki oyların tümünün bugünlerde tekrar sayılabilmesi mümkün olabilseydi keşke.

31 Mart'tan 23 Haziran'a geçişle alakalı yorumlarda algıya yönelik hususlar hala ağırlıkta… Bu da bu tür yorumlar yapanların, eğer hakikaten cahil değillerse kötü niyetli olduklarını düşündürüyor.

Sürekli YSK'ya yüklenen ve ısrarlı bir biçimde bu kurumun AK Parti'nin güdümünde olduğunu iddia edenler, ilçe seçim kurullarının nasıl olup da memur olmayan sandık kurulu üyeleri tayinine cesaret edebildiği konusuna girmiyorlar nedense.

1 Nisan'dan itibaren birbiri ardına ortaya çıkarılan usulsüzlükleri AK Parti'nin İstanbul'u teslim etmeme inadına yoranlar, sandıkların tümünün sayılması kararının, bir gece yarısı girişimiyle iktidara rağmen nasıl iptal ettirilebildiği hususuna değinmiyorlar bile…

Oysa iktidar hakikaten YSK üzerinde birilerinin iddia ettiği kadar etkin olsaydı, ne ilçe seçim kurulları o usulsüzlükleri yapabilir ve ne de başlamış olan oyların yeniden sayımı durdurulabilirdi…

Arşivlere bir göz atarsanız, 1 Nisan sonrasının hemen bütün aşamalarda AK Partililerin 'seçimin patronu YSK'dır' şeklindeki açıklamalarını bulursunuz. Aynı dönemde CHP ve ittifak ettiği diğer partilerin açıklamalarının nerdeyse tamamı YSK'yı ve onun üzerinden iktidar partisini karalamaya yönelikti oysa.

Kestirmeden söylemek gerekirse, olup bitenlerin anlaşılmasına mani olma derdindekiler, kopardıkları gürültüler sayesinde, 31 Mart'ta tam olarak nelerin yaşandığının anlaşılmasını engellediler…

Hukuksuzluk ve hesabı…

Birilerinin bütün aksi söylemlerine rağmen, hakkını arama gayretindeki AK Partililer asla hukuk çizgisinin dışına çıkmadılar ve YSK'yı 'seçimin patronu' kabul ettikleri için bazı sıkıntılı hallerde bile susmayı tercih ettiler.

Söylenmesi gerekir ki, YSK'nın hukuki bir zaruret olarak aldığı seçimin iptali ve yenilenmesi kararı, süreçteki birçok hukuksuzluğun örtülmesine de zemin teşkil etmiştir. O günlerin gürültüsü arasında dikkatlerden kaçmış olsa da, oyların yeniden sayılması işlemi bitirilebilseydi seçimin yenilenmesine gerek kalmayacağı gerçeğini, bugün biliyoruz… Bunun gereğince anlatılamadığı, ayrı bir mesele…

Dolayısıyla bütün bu olup bitenlerden sonra, birilerince ısrarlı bir şekilde AK Parti'ye hizmet ettiği iddia edilen YSK ve il-ilçe seçim kurullarının aslında CHP ve Millet İttifakı'na hizmet edip etmediği üzerine derinlemesine düşünmek gerek.

Olan, oldu. Bazılarını bilsek de, birçoğunun farkına yeni yeni varabildiğimiz karmaşık usullerin gölgesinde 31 Mart ve ardından da 23 Haziran'ı yaşadık…

Bazı hususların altını çizme gayreti, öncelikle 31 Mart'ta karşı karşıya kalınan açık hukuksuzlukların hesabının sorulmasının hatırlatılmasına yönelik. Esas mesele ise, nasıl olursa olsun bundan sonra benzer oyunlara gelmemek için tedbirler alınması ile ilgili.

Tabii ki İstanbulluların tercihine saygımız sonsuzdur. Bir şekilde 23 Haziran'a gelinmiş ve o gün karar verilmiştir...

Ama bu, 31 Mart öncesi ve sonrası gözlerimizin önünde yaşanan tuhaflıkları ve hukuk dışılıklara kafa yormayacağımız manasına gelmiyor.

Kim ne derse desin, her nasıl olduysa 'algıların olgulara galip getirildiği' bir süreç yaşadık çünkü…