Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 19 Nisan 2016

Avrupa’nın ayıbı...

1963'te başlayan Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğunun ne zaman bitebileceği, belirsiz. Bazılarının söylediği gibi, 'AB, Türkiye'yi alacakmış gibi yaparak oyalıyor' adeta. Ülkemizin de aslında 'girecekmiş gibi yaptığı' yorumları, az değil tabii. Ancak sürece baktığımızda AB'nin isteksizliği daha yoğun. Bu durumda Türkiye'nin tavrının 'fazla naz aşık usandırır' kabilinden olduğu anlaşılıyor. Ülkemizin Avrupa Birliği yolculuğunun gereklerinden birisi de, her yıl hazırlanan AB İlerleme Raporları. Bizden sonra müracaat edip Birliğe giren birçok ülke açısından problem teşkil etmeyen bu raporlar Türkiye açısından can yakıcı oluyor. Avrupalılar kendilerini çok yukarıda bir yerlerde görüyor olmalılar ki, kendi ülkeleri için ayrı, Türkiye için ayrı standartlar belirliyorlar. Bu da 'farklı muamele' ile karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor... Avrupalılar aleme talkın verirken, kendileri salkımı götürüyorlar. Raporların hazırlanışında faydalanılan ülkemizdeki AB Delegasyonu, STK'lar ve kamu kurumlarının tutumları ise ayrı bir bahis. Türkiye'nin AB müktesebatına uyum alanında kaydettiği ilerlemelere de yer verilen raporda ülkemizdeki olumlu gelişmelerin deve kadar bile olsa pire; eksiklilerinin ise pire gibi olsa da deve gibi gösterilmeye çalışıldığı, açık. 1998'den beri her yıl merakla beklenen, çoğu defasında da adalet ve hakkaniyetten uzak olması sebebiyle ciddi eleştirilerle karşılanan raporların, 2015'e ait olanı da şaşırtmadı. Raporu hazırlayanlara göre, 'Türkiye'de ifade ve medya özgürlüğü alanında kaygı verici gelişmeler" varmış mesela. Terörle mücadele meşru olsa da, insan hakları ve hukuk devletine saygı çerçevesinde yapılması ve orantılı olması gerektiği gibi vurgular, cabası. Bunlar ve ilave başka hususlardan sonra da, "Türkiye'de demokrasi ve hukuk devletinin gerilediği" tespitini yapmışlar.

FARKLI MUAMELE
2014 İlerleme Raporu'nun iadesini gerektiren sözde Ermeni Soykırımı iddialarının 2015 raporunda da yer alıyor olması, bir başka önemli husus. Tarihi gerçeklerden bağımsız ve tamamen siyasi bir şekilde elen alındığı bilinen bu konu, 2015 raporunun da iade sebeplerinden birisi. Tam da ülkemizle hesaplaşma derdindeki birilerinin istediği gibi hazırlanmış denilebilecek söz konusu raporun ne kadar kıymeti harbiyesi olduğu, ayrı bir mesele. Ancak birisi bizimle, diğeri de AB mekanizmaları ile ilgili iki önemli mesele var ortada. Raporların hazırlanışı aşamasında kendilerinden bilgi alınan STK'lar, meselenin içeriyle ilgili tarafı. AB İlerleme Raporlarını hazırlayanların hasmane tutumu da dış tarafı. AB denince, olması gerektiği düşünülen objektiflik ise, Hak getire... Türkiye'nin AB üyeliğini çok istedikleri sanılan içerdeki kaynakların, Cumhurbaşkanımız ve iktidara olan karşıtlıkları sebebiyle, raporun mümkün olduğu kadar olumsuz çıkması için gayret ettikleri, malum. Ülkeler bazında bazı farklılıklar olsa da, ülkemizin AB üyeliği konusuna soğuk bakanların da, Birliğin bürokratik yapısında ciddi şekilde etkin oldukları anlaşılıyor. Son rapor ve diğerlerindeki acıtıcı üslup, bizdeki amansız muhalifler ve AB bürokrasisindeki Türkiye karşıtlarının ortak eseri yani.
Netice: AB yolcusu Türkiye, farklı muamele ile karşı karşıya ve bu da Avrupa'nın ayıbı...