Tarihi 27 Kasım 2023

Avrupa'yı korkutan dalga

"TANZANYA, sömürge döneminde ölen direnişçilere ait kalıntıların Almanya'daki müzelerden alınarak ülkeye geri getirilmesi için bu ülkeyle görüşmeye başladıklarını duyurdu" diye başlıyordu haber. Bir ülke "Öldürdüğünüz atalarımın kemiklerini ve kafataslarını geri verin" diyordu Almanya'ya. Medeniyetten, insan haklarından, bahseden AB lideri ülke, pamuk için Tanzanya'da katlettiği 300 bin kişiden binlercesinin kafataslarını gururla müzelerde sergiliyordu. İnsan kafatasından müze yapan bir ülke, Tabii ki önce Yahudi katliamı yapacak, ardından borçlu olduğu Siyonist İsrail'e desteğe koşarak, Filistin Soykırımı'na, binlerce çocuk ve bebeğin katiline alkış tutacaktı. Çünkü bunların genlerinde barbarlık, soykırım, kafatasından müze yapmak bile vardı. Bugüne kadar İsrail'e tam 100 milyar dolar Hitler tazminatı ödemişti. Hala da ödemeye devam ediyor. Öldürülen her Filistinli çocuğun kanında Alman parası da var.
Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier aybaşında Müslümanlar'ın çoğunlukta olduğu 60 milyonluk Tanzanya'yı ziyaret etti. Ülkesinin Tanzanya'da işlediği suçlardan ötürü utanç duyduğunu söyleyerek af diledi. Öldürdükleri Şef Songea Mbano'nun torunlarıyla da görüştü.
Alman soykırımında katledilen Şef Mbano Tanzanya'da ulusal kahraman olarak görülüyor.
Almanya Cumhurbaşkanı, torunlarına bir "Dedenizin kaldıysa kemikleri veya kafatasını bulmak için çalışacağım" diye söz verdi. Hamburg Üniversitesi'nden tarih profesörü Jürgen Zimmerer ise BBC'ye ilginç bir demeç verdi; "Bugün müzelerde çok sayıda kemik ve kafatası bulunuyor fakat kimliklerinin araştırılması için hiçbir fon sağlanmadı" dedi. Yani adamlardaki sıkıntıya bakın. Tanzanya'nın ulusal kahramanının kafatasını, müzelerdeki binlerce kafatası arasından nasıl bulacağız diye kara kara düşünüyorlar.
Bunun için fon olmadığından yakınıyorlar.
Kafatasını bulup Tanzanya'ya gönderirlerse af edileceklerini düşünüyorlar. Koskoca Almanya'nın Cumhurbaşkanı yeminler ederek Tanzanya'ya bu kafatasını bulacakları sözünü veriyor. Milyonları katletmek bunların genlerinde vardır. Bizim Batı hayranı ittihatçı kafalarımız, bu barbarların gerçek yüzünü asla dillendirmez. Katliamlarla sömürdükleri çok sayıda ülkeyi aç ve yoksul bırakmışlardır. O ülkelerin halkları, açlıktan ölmemek için kanlı zenginlik içinde yaşayan Batı'ya göç etmek zorunda kalmıştır. Soykırım ve kan nehirleri bir bumerang olarak Batı'ya dönmüştür. Bugün ABD ve AB'nin en büyük derdi göçmen sorunudur. Ektikleri tohumlar, nefrete ve onların topraklarına göçe dönüşmüştür.
O yüzden Avrupa'da bugün göçmen karşıtı ırkçı partiler iktidara taşınıyor. Irkçı partilerin tamamı da ABD'nin bizzat örgütlediği AB karşıtı faşistler birliği adı altında tek çatıda buluşuyor. Yeni Dünya Düzeni'nde karar vericiler, Avrupa'yı karıştırma, iyice dünya siyasetinde silik ve ezik bırakma adına göçmen krizini kullanıyor. Hollanda'da ırkçı-faşist partinin lideri Wilders'in son seçimde 1. parti çıkması AB'yi dehşete düşürdü. Şimdi her platformda "Dağılacak mıyız?" korkusunu tartışmaya başladılar. Kur-an'ı Kerim yakarak, göçmenleri kovacağını, Hollanda'yı AB'den çıkaracağını iddia ederek oy toplayan Wilders'in annesi Endonezyalıdır. Hollanda'da ikinci partinin lideri ise Türkiye'den kaçma PKK'lıdır ve "Göçmen karşıtı"dır. Hollanda bir el tarafından, Hollandalı olmayanlar kullanılarak göçmenlere karşı savaş açanların oyuncağı haline getirilmiştir. Kurgu müthiş. Faşist Wilders yıllarca İsrail'de gönüllü olarak Moşav adı verilen bir Yahudi yerleşkesinde çalışmış ve burada MOSSAD'a dahil olmuştur. İsrail ve binlerce Filistinli'yi katleden Ariel Şaron hayranı olduğunu İngiliz medyası açık açık yazıyor. Hollanda'da hakkında "İsrail'e çalışmak"tan soruşturmalar açılmış bir fitne tohumudur. Nitekim "Fitne" adlı bir filmin yapımcılığını üstlenmiş, sahnelerinden birinde çıplak bir kadının üzerinde Kuran ayetleri koyduracak kadar delirmiş, kullanışlı ve İsrail'de yetiştirilmiş bir elemandır. Görevi "Dinler arası kavgayı, öfke ve nefreti büyütmektir." İtalya ve Slovakya'da da da ırkçı partiler iktidara geldi.
İsveç, Finlandiya ve Letonya'da aşırı sağ partiler ya hükümet içerisinde yer alıyor ya da destekliyor.
Almanya'da faşist parti yüzde 21 ile 2. sıraya yükseldi. Polonya ve İspanya'da da durum aynı.
Fransa'da ise ırkçı parti 1. sırada. Avrupa'da faşist partilere sınırsız destek verip örgütleyen Beyaz Saray'ın resmi yayın organı dün "Avrupa'yı korkutan aşırı sağ dalga: Domino etkisiyle yayılan aşırı sağın bir sonraki adresi neresi?" başlığını atıyor ve AB'deki korkuyla dehşeti analiz ediyordu. Bu başlıklar boşuna atılmaz. Her şeyin bir planı ve bunun da mutlaka tasarımcısı vardır. Yoksul ve kimsesiz halklar üzerinden kandan beslenen, çocuk ve bebek katliamlarını meşru görecek kadar barbarlaşan Batı birbirini yiyecektir. Destekledikleri terörist İsrail ve emrine girdikleri ABD onları fitne tohumlarıyla, terörize edilen sokaklarıyla vuracaktır. İlahi adalet tecelli edecek, ezilen, göçe zorlanan mazlumların ahı, bu "Göçmen krizi" ile onları darmadağın edecektir...