5 liralık adam

Eklenme Tarihi 7 Mayıs 2025

İSRAİL basınında son günlerde feryatlar ve ağıtlar gırla gidiyor. "Savunma sanayiinde büyük hamleler yapan ve Suriye'yi kendine bağlayan Türkiye bizim için büyük tehdit" diyerek ağlıyorlar.

Hatta MOSSAD yöneticileri gazetelerde makale yazıyor, "Çok sorunlu bir stratejik gerçeklik ortaya çıktı.

O da önümüzde duran Türkiye gerçeği" diye başlıyor yazılar.

"Artık yeni bir oyuncu söz konusu.
NATO'daki en güçlü ikinci orduya sahip Türkiye gerçeği ile yüzleşmeliyiz. Hatta istihbaratta ve hava üstünlüğünde İran'dan daha üst düzeyde çok donanımlı bir orduya sahipler" diye her satırda gözyaşı döküyorlar.

Nerelerden nerelere geldik. Bir zamanlar bu ülkede at koştururlardı.

28 Şubat darbesi bile ABD'nin yanında İsrail'i de sevindirmek için yapıldı.

O günlerde hükümeti takmayan dönemin kudretli generali Çevik Bir, İsrail'e defalarca gidip kafasına göre askeri anlaşmalar yaptı.

Türkiye tank projesini hayata geçrmeye çalışırken, derhal durduruldu. Onun yerine İsrail ile çürümüş M-60 Patton tanklarının modernizasyonu yapılması kararlaştırıldı.

Ne gerek vardı tank yapmaya? Amerikan yapımı tanklar Sincan'da caddelerde yürütülmeye başlandığı gün Türkiye post modern darbeyi yaşadı.

Ertuğrul Özkök "Biz fotoğraf çekememiştik. Paşaya rica ettim bir de bizim için ikinci kez yürütüldü tanklar" diye yazmıştı övünerek.

Tankların darbe aşkına yürütülmesi için Sincan'ın seçilmesi de boşuna değildi. Bu ilçede "Kudüs gecesi" yapılmış, Filistinlilerle dayanışma sloganları atılmıştı.

Vay canına idi durumlar. F-4 Phantom'dan, F-5 Tigre II savaş uçaklarına kadar Amerikan malı hurda uçaklarımızı İsrail modernize edecek, sen de kalkıp Filistinle dayanışmaktan bahsedecektin.

Üstelik İsrail F-16'ları Konya semalarımızda uçuyordu artık. Bize insansız hava aracı Heronlar veriyordu Tel-Aviv. Bozuk mozuktu ama olsundu.

Heronlardan gelen PKK görüntülerine operasyon yapılacağı zaman İsrail'in terör örgütüne önceden haber verdiğinden haberi yoktu bizimkilerin.

Çevik Bir Paşa ABD'de yayınlanan Middle East Quarterly adlı dergiye 2002'de Yahudi stratejist Martin Sheran'la ortak makale yazıyor ve "İstikrar için formül;
Türkiye artı İsrail" başlığını atıyordu.

O makalede 28 Şubat darbesinin neden yapıldığını bakın nasıl izah ediyordu; "Hükümet tarafından İsrail ebedi düşman ve Müslüman dünyasının kalbine hançer olarak görülmeye başlandı.
Yapılan anlaşmaların iptali söz konusuydu.
Ordu, ülkenin yüzünün İslam'a dönmesini ve İsrail ile ilişkilerin riske atılmasını izlemeyeceğiz dedi." Evet o dönemlerde birilerinin yerli tank tüfek üretmeye hiç niyeti yoktu.

Savaş uçağını, uçak gemisini düşünmek bile tehlikeliydi.

Biz yapamazdık.

Ayıp olurdu dışarıya.

Eskimiş, tabuta dönmüş uçaklarımızı İsrail onarır, biz de onlarla sıkı fıkı olur, hava sahamızı bile kullandırır, işi hallederdik.

Muhafazakarlar yıllarca "Ayasofya açılsın, Taksim'e cami yapılsın" diye feryat etti.

Hiçbir hükümet buna cesaret edemedi.

"Aman Allah'ım" idi durumlar. Bu çağrılara ses vermek demek Türkiye'nin Batı tarafından topa tutulması demekti bizim ittihatçı kafa monşerlere göre. Tabanca bile üretmeye kalksan adamı öldürürlerdi. Biz kimdik?

Haddimizi bilmeliydik.

Rahmetli Menderes ezanı 10 yıl Türkçe okutan CHP''nin bu eziyetine iktidara gelir gelmez son verdi. Bir de Rusya ile ilişkileri düzeltmeye kalktı.

Rusya ile Türkiye'nin yakınlaşması ne demekti?

Asıverdiler içimizdeki kullanışlı elemanlarla. 45 dakika daraağcında kaldı.

Sehpayı deviren cellat tam 45 dakika orada bekledi. Gözü hep Menderes'in rugan ayakkabılarındaydı.

Görgü şahitleri yıllar sonra "O cellat bu ayakkabılar benim olacak diyordu." açıklamasını yapıyordu.

Sonra ne mi oldu?

Aradan yıllar geçti.

Sevgili Gürbüz Azak bir röportajında anlattı;

"Birgün Cağaloğlu'nda yürüyorum. Üstü başı yırtık bir adam yanıma geldi. 'Abi bana 5 lira ver, 3 gündür açım' dedi.

'Mesleğin yok mu' diye sordum. 'Abi ben celladım. En son Menderes'i astım sonra bana kimse iş vermedi' dedi." Birkaç ay sonra da bu celladın cesedini Sultanahmet'te sokakta buldular.

Türkiye'de kullanışlı elemanlarla ve darbelerle yürüyüp, at oynatanlar, artık yıllarca enseye tokat gördükleri bu ülkeyi "Söz dinlemeyen, sözü geçen, korkulacak bir GÜÇ" olarak görüp, ellerindeki medyada ağıtlar yakıyorlar.

Buralara kolay gelinmedi. O yüzden Eski Türkiye özlemi duyan içimizdeki azgın ve ezik azınlığın feryatları boşuna değil. Artık itibarları yok ve darbe dükkanları kapandığı için işsizler.