Dindar insandan korkulur mu?

Başbakan Erdoğan'ın "Dindar nesil" açıklamasının ardından başlayan tartışmaya Sabah yazarı Nihat Hatipoğlu da katıldı. Hatipoğlu bu haftaki köşesinde "Dindar kimdir" sorusuna dini açıdan açıklık getirdi.

Dindar insandan korkulur mu?

Ülkemizde yaşadığımız en büyük sıkıntı nedir biliyor musunuz? Birbirimizi tanımıyoruz. Birbirimizden ürküyoruz. Korkuyoruz. Birbirimizi anlamaya çalışmıyoruz. Birbirimize güvenmiyoruz. Önyargılarla hareket ediyoruz. Bilmediğimize, tanımadığımıza kuşkuyla yaklaşıyoruz.
Dini yaşayanımız, yıllarca dine mesafeli olandan uzak durdu. Dine kuşkuyla bakan insanların problemlerini anlamaya çabalamadı. Dine uzak olanın aslında neye uzak olduğunu ve neyi çözemediğini anlamak için hiçbir çaba göstermedi. Ona yakın olup anlamaya çabalayacağına, kendisi gibi dini bütün olanlarla yakınlaştı. Dar bir alanda İslam'ı yaşamaya çalıştı. Elbette bunda yıllarca dindarlara uygulanan baskının etkisi çoktu. Çünkü dindar vatandaş ya istediği gibi dinini yaşayamıyor veya potansiyel tehlike olarak görülüyordu.
Dine soğuk olanlarımızın durumu da farklı değildi. Onlar da dini yaşayanlara, yıllarca kuşku ve korkuyla baktılar. Dindarları tehlike gibi gördüler. Dini hassasiyetlerini anlamaya çalışmadılar. Allah'a teslimiyetin ne demek olduğunu anlamakta ağır davrandılar. Hem dinden hem de dini yaşayandan uzak düştüler. Aynı amentüye inansa da birbirine yabancı iki hayat tarzı geldi ve sinemize yerleşti.
Bu iki tavır da doğru değildi. Çünkü neticede hepimiz aynı et ve kemikten, hammaddesi toprak olan bir dededen doğduk. Cenazelerde, düğünlerde, bayramlarda bir araya geldik. Ülkemize karşı bir tavır söz konusu olduğunda hep beraber öfkelendik. O kadar ittifak noktası varken; ayrıntıya takılıp kaldık. Son olarak tartışılan "dindar" konusu da bence bu yersiz korkunun, ürküntünün, endişenin, eksik tanımanın ürünüdür. Sizce dindar kimdir?
Sizce dindar, başkasına tahammül etmeyen, her yeniliğe karşı olan, başını kumdan çıkarmayan, bağnaz, toleranssız, insan öldürmeye meyilli, geri kalmış, hak yiyen, her türlü gelişmeye engel olan bir ucube midir? Böyle zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Dindar, yani dinini doğru ve katışıksız yaşamaya çalışan samimi Müslüman bu değildir.
Böyle tanıyorsanız haksızlık ediyorsunuz demektir. Peki dindar, yani gerçek Müslüman kimdir. İsterseniz birkaç maddeyle özetleyelim.
Allah'a iman eden ve Yüce Allah'ın herkesin ve her şeyin Rabbi olduğunu bilendir. Allah'ın rahmet bakışıyla evrene bakandır.
Hz. Muhammed'in (s.a.v.) son Peygamber olduğuna iman etmenin yanında diğer Peygamberlerin de hakk davetçisi olduğuna iman edendir.
Hakkaniyet sahibi olandır.
Adaletten sapmayandır. Aleyhine de olsa adaletten yana olandır.
Haram para yemeyendir. Hak sahibine hakkını verendir.
Merhamet sahibi, şefkatli, onurlu, kişilikli, sözünün eri, her türlü iyiliğe açık, mazlumun yanında olan, mazlumun, mağdurun, çocuğun, ezilmişin dinini ırkını ve dilini sorgulamayandır.
Yüzüne baktığında ürkemeyeceğindir. İffetli, izzetli olandır.
Lokmasını mağdurla paylaşandır. Yetimi görünce duraksayandır. Ezana, bayrağa, ülkesine bir milimlik iyilik eden her büyüğüne vefalı olandır. İnsanlığın ortak mirasını hoyratça harcamayandır.
Allah'tan geldiğine ve yine ona döneceğine iman edendir. Çilesi ve davası olandır.
Anlayışlıdır, sabırlıdır, tahammüllüdür... Edeplidir, temizdir, zariftir... Yeniliğe açıktır, ilimden yanadır, cehalete, yobazlığa karşıdır... Gericilikten, geriye düşmekten uzaktır.
Namazını kılar, orucunu tutar, zekâtını verir, haccına gider, eksiğiyle-gediğiyle bunlara dikkat eder. Gücü yettiğince.
Bir insanı yaşatmak kâinatın tümünü diriltmek gibidir, bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir akidesine bağlıdır. Akide-iman adamıdır. Sahtekârlıktan münafıklıktan, korkaklıktan, şartlara göre eğilip bükülmekten nefret eder.
Yağcılıktan, nabza göre şerbet vermekten, günün adamı olmaktan, imanını pazarlık konusu etmekten nefret eder.
Hesabı Allah'tır. Derdi Allah'tır. Hedefi Allah'tır. Tasası Allah'tır. Allah onun Rabbi, Hz. Muhammed (s.a.v.) onun dünyadaki yol rehberidir. Ahiret sığınağıdır.
Diğer din mensuplarını anlayışla karşılar. Onlara karşı haksızlığı kabul etmez. Onların ibadethanelerine düşmanca tavır içinde olmaz, olanı da engeller. Ama dinini tebliğden de yüksünmez. Çünkü mümindir ve kendisi gibi müminler olsun ister. Bu imanın ve insanın doğasında var.
Dindar insan özetin özetiyle budur. Böyle bir insanı, nesli oluşturmak insaf sahibi her insanın derdi olmalıdır. Kur'an-ı Kerim'in "Müminler felah bulmuştur" ifadesiyle anlattığı işte böyle insanlardır. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Mekke ve Medine'de inşa ettiği İslam bu imana gönül vermiş insanlarla kurulmuştur. Bu vasıflara sahip olandan kim rahatsız olur, kim ürker?

Burada haklı ve yerinde tek bir itiraz yapılabilir. O, yerinde olan itiraz ve soru şudur: Peki böyle bir nesil oluştu mu? Mevcut olan Müslümanların tümü böyle midir? Elbette ki böyledir diyemeyiz. Zaten böyle olsaydı, bizim bunca olumsuzluğa, haksızlığa, cinayetlere, zulme, kalpazanlığa, kandırmaya endekslenmiş ticaret bezirgânlığına, dini istismar eder sahtekârlara muhatap olmamız mümkün olmazdı. Zaten bizim çabamız ve derdimiz bu olumsuzlukları azaltıp Rabbe layık bir insan inşa etmektir. Bunun yolu da, Kur'an-ı Kerim'i doğru okuyup, doğru anlayıp doğru uygulamak ve Hz. Resul'ü, O'nun güzel ve seçkin ahlakını ahlak edinmemizdir. İyiliğe teşvik, kötülükten de sakındırma görevinizi yapmıyorsanız imanınızda problem var demektir. Yanlış giden şeyler var demektir.

Sorular

S.1.) Yüce Allah neden meleklere "Adem'e secde edin" buyurdu?
- Yüce Rabbimiz Hz. Adem'i ilk insan ve ilk Peygamber olarak yarattı. Ona ve O'nun zürriyetine vahiy görevi -Peygamberlik- yükledi. Bu secde de insanın şerefinin büyüklüğüne işarettir. Ancak Hz. Adem'e emredilen secde, dolayısıyla Yüce Allah'a olan secdedir. Bizler Kâbe'ye doğru yönelip eğildiğimizde o oradaki taşa değil Allah'a secde etmiş olmaktayız. Yüce Allah'ın emriyle Hz. Adem'e olan secde de -emir Allah'tan geldiği için- Yüce Allah'a yapılan secde anlamına gelir. Burada Yüce Rabbimiz; nefisle yaratılan ve cin grubundan olan Azazil (Şeytan) ile nefsi olmayan melek arasındaki farkı bize göstermiş oluyor. Şeytanın buradaki itirazı Allah'a değil, Adem'e secde etmeyedir. Kibirlenmedir. Bu kibirlenmeyle de Yüce Allah'ın iradesini tartışmış oluyor. Neticede; yaratan Yüce Rabb; Neyi arzu ediyorsa kulun O'na itaat etmesi gerekiyordu. Ayrıca bu secde kulluk secdesi değil, saygı ve Yüce Allah'ın iradesine -emrine- boyun eğme secdesiydi. Hz. Yusuf'un kardeşlerinin Hz. Yusuf'a secdesi de bu türdendir.
S.2.) Cin ve Şeytandan korunma yolu nedir?
- Yüce Allah'a tam bir ihlasla bağlanıp tevekkül etmektir. Çünkü tam bir samimiyetle Allah'a bağlanan kişiye hiçbir şey zarar veremez. Bunun dışında da; Euzu besmele, Felak ve Nass sureleri ile Ayetül Kürsi'yi okumak faydalı olur.
S.3.) Bana vahiy geliyor diyen bir insanın durumu nedir?
- Bunu iddia eden insan akli açıdan problemli değilse -yani deli değilse- ve bunu farkına vararak iddia ediyorsa İslam dininden çıkar. Çünkü son Peygamber Hz. Muhammed'dir (s.a.v.) ve kıyamete kadar başka Peygamber gelmeyecektir.
S.4.) İnsanlarla cinler arasında evlilik olabilir mi?
- Cinlerin ve cinlerin grubundan olan şeytanın insana zarar vermeye gayret ettiğini kaynaklarımız belirtiyor. Ama cinlerle insanlar arasında evliliği alimlerin büyük çoğunluğu imkânsız görür. Çünkü yaradılışları çok farklıdır. Böyle bir şey olamaz. Ayrıca böyle bir iddia birçok şerrin yolunu da açar. Şunu unutmamak lazım, cinler yüce Allah'ın müsaadesinin dışında hiçbir iş yapmaya muktedir değillerdir.

İmam Hatip okullarına nasıl bakalım?

Ben 1977'de Uşak İmam Hatip Lisesi'ni bitirdim. 1981'de de İlahiyat'tan mezun oldum. Birçok arkadaşım gibi zor şartlarda okudum. Babam müftüydü. Ama biz beş kardeştik ve babamın imkânları hepimize yetmiyordu. Zorlanıyordu. Onun için hem çalıştım hem okudum. İmam Hatip yılları benim bugün edindiğim fikirleri özümlediğim yıllardı. Biz bu okullarda, diğer liselerdeki derslerin tümünü okuduk. Bilgi yarışmalarında liselerle yarıştık. Hatta bu bilgi yarışmalarının birinde okulumu temsil edenlerdendim ve birçok liseyi geride bıraktık. İlahiyata girebilmek için de düz lisenin fark derslerini verdik.
Peki biz bu okullarda ne öğrendik? İnsan sevmeyi, merhamet etmeyi, affetmeyi, insanca davranmayı, fakiri korumayı, cebindeki kuruşu, elindeki simidi paylaşmayı öğrendik. Ülkemizi sevmeyi öğrendik.
Bu okullarda bize düşmanlık öğretilmedi. Ayrı- gayrı öğretilmedi. Şu açık, şu kapalı, dini yaşayan, dini yaşamayan, şu kötü mezhep, bu iyi mezhep, şu düşmanımız, şu dostumuz... velhasıl olumsuz şeylerin hiçbiri bize öğretilmedi. Elbette Peygamberimizin dönemini en iyi öğrendik. En çok onu okuduk. Ama Osmanlı'dan Cumhuriyet'e bütün tarihi bizim tarihimiz bildik. Kapalı ve gizli bir ajandamız yoktu. Şifreli derslerimiz yoktu. Herkesten gizli bir andımız yoktu. Bizim diğer öğrencilerden bir farkımız da yoktu. Diğerleri gibi sevdik, sevildik, ağladık, güldük. Velhasıl bu ülkede herkes neyse biz de o idik. Belki tek farkımız dini daha iyi öğrendik. Ve daha iyi yaşamaya çabaladık. Ama kimimiz müftü, kimimiz mühendis, kimimiz doktor olmak istedik. Bu son derece normal değil miydi? Babam beni oraya İslam'ı biraz daha iyi öğreneyim ve istersem ileride hoca olayım diye gönderdi. Diğer arkadaşlarımın bir kısmı ise hoca olmayı hiç düşünmediler. Doktor olmayı, öğretmen olmayı istediler. Kim buna hayır diyebilir. Fırsat eşitliği hakkımız değil miydi?
Bütün bunları niye yazdım. Neden uzun bir makalenin konusu olacak bu hususu böyle birkaç satıra sığdırmaya çabaladım.
Bu bir savunma yazısı da değildir. Çünkü böyle bir şeye ihtiyacımız olmadığı gibi, böyle bir zorunluluk da yoktur. Yazdım çünkü İmam Hatip Liseleri hakkında o kadar haksız değerlendirmeler oluyor ki... O kadar bilgisizce ve bilinçsizce yazılar yazılıyor ki... Rahatsız olmamak mümkün değil. Sanki bu okullarda okuyanlar Merih'ten gelmiş. Sanki bu okullarda okuyanların 4 gözü, beş kulağı, iki kalbi varmış gibi. Ne kadar çirkin ve ne kadar haksız bir bakış tarzı. Yakışmıyor bunların hiçbiri bizlere.
Bir İmam Hatip mezunu olarak sizinle bunları paylaşayım dedim. En azından bu okulları bilmeyenler birkaç cümleyle de olsa biraz tanısın istedim.
Not: Artık her perşembe akşamı saat 24.00 civarında atv ekranlarında DOSTA DOĞRU programımızı izleyebilirsiniz. Cuma sabahı 8.30'daki soru cevap programı da sürmektedir.

Nihat Hatipoğlu / Sabah

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.