TAYFUN ER

TAYFUN ER

Tarihi 21 Kasım 2017

Özal düğmeye bastı:‘Naim’i alıp gelin’

Naim Süleymanoğlu'nun yeteneği ve çalışma azmi, başarısının en büyük nedeniydi kuşkusuz. Ama doğuştan gelen şansı da boyunun çok kısa olmasaydı.
Halterin en yükseğe kaldırıldığı anda yük kolların devamı olarak gövdeye oradan da bacaklara ve en son da ayaklar vasıtasıyla yere aktarılır. Bu mesafe ne kadar kısa olursa dayanma gücü de o kadar yüksek olur. 'Cep Herkülü' genetik avantajını çalışmayla en üst düzeye çıkardığı anda olağanüstü bir yetenekle karşılaşıldığı tüm dünya tarafından anlaşılmıştı.
Türkiye, Naim'in bu başarısını Ay- Yıldızlı mayoyla yapmak istediğini haber almıştı. Bulgarlar da kuşkusuz Naim'in bu niyetinden haberdar olmuş, korumalar ve ajanlar vasıtasıyla kendisine etten duvarla örmüştü. Devlet, Naim'i Türkiye'ye kaçırmaya karar vermişti. Bu dünyanın en başarılı sporcusunun Ay Yıldız adına yarışması açısından çok önemliydi.
Naim'e haber verildi ve fırsat beklenmeye başlandı. Aralık 1986'da Avustralya Melbourne'de yapılan Dünya Halter Şampiyonası'nda Naim'in kaçırılmasına karar verildi.

BULGARLAR ÇILDIRDI
Naim'in Türkçesi zayıftı ve bu bir sorun olabilirdi. Bulgarca konuşabilen bir Türk gerekiyordu.
Avustralya'da Bulgarca bilen bir Türk arandı. 1965'te Şumnu'dan trene saklanarak Türkiye'ye kaçan Bulgaristan kökenli Mehmet Bahar bulundu. Ne var ki Mehmet Bey dikkat çekerdi. O yüzden 18 yaşındaki kızı Beyhan Bahar operasyona dahil edildi. Naim'e de bu haber verildi.
Beyhan Bahar, Bulgaristan takımının kaldığı otele gitti. İngilizce konuşarak "Naim'in hayranı olduğunu ve imza almak istediğini" söyledi. Bulgarların korumasını böyle aştı. Naim'in yanına gittiğinde Türkçe ve Bulgarca konuşarak, beklediği kişinin kendisi olduğunu söyleyerek planı anlattı.

PLAN TEK TEK ANLATILDI
Plana göre, şampiyonanın son günü olan 7 Aralık'ta Bulgaristan takımının akşam yemeği yediği Melbourne'e 6 kilometre uzaklıktaki Hawthorn banliyösündeki Leonda Restoran'da arka kapıda sarı renkli Datsun bir araba onu bekleyecekti.
Arabada Mehmet Bahar ve kızı Beyhan da olacaktı. Naim bir kez daha Dünya Şampiyonu olmuştu, yemek bir nevi kutlama gibiydi. Cep Herkülü, tuvalete gitme bahanesiyle, korumaları atlatarak arka kapıdan çıktı. Arabayı ve Beyhan'ı görünce rahatlıkla bindi. Arka kapıdan ana cadde olan Wallen Road arası 30 metreydi. Caddeye çıkarken yakalanmazlarsa artık özgürdü.
Sarı Datsun, dikkat çekmeyecek hızda sakince ana kapının önündeki restoran girişinden çıktı ve gaza bastı. Arabada başka Türkler de vardı, muhtemelen devlet görevlisi veya devletle işbirliği yapan Avustralya'da yaşayan Türklerdi. Beş kilometre sonra arabanın tespit edilme ihtimaline karşı Datsun'dan inilerek başka bir arabaya binildi. Bu arabada da Türkler vardı.
Artık Naim'in bir gece kalacağı güvenli bir yere ihtiyacı vardı. Burası da kimilerine göre Mehmet Bahar'ın eviydi, kimilerine göre ise başka bir eve götürüldü.

DÜNYA BASINI ŞOKTA
İkinci araba hızlı bir şekilde güvenli eve ulaştı ve Naim'e kalacağı oda gösterildi.
Naim eşofmanlı vaziyetteydi ve cebinde beş kuruş dahi yoktu. Bulgar kafilesi Naim'in ortadan kaybolduğunu görünce Avustralya polisine başvurarak "sporcularının teröristlerce kaçırıldığını söyleyerek" şikayette bulundu. Kalınan evde, çevresinde Türklerce çok sıkı güvenlik önlemi alınmış, Bulgar ajanların saldırı ihtimaline karşı eller tetikte bekleniyordu.
Naim'in en uzun gecesiydi. Uyku tutmuyordu.
Sonradan kendisinin anlattığına göre, yorgunluk ve heyecandan kısa bir süre dalmış, ter içinde uyanmıştı.
Bir aksilik durumu hem o hem de Türkiye için bir felaket olurdu. Evdekiler ise gözünü kırpmadan sabahı beklediler. Nihayet vakit gelmişti. "Emanet" sabah erkenden Melbourne'deki Türkiye Konsolosluğu'na götürüldü.
Artık hukuken Türk topraklarındaydı.
Dünya basını büyük şampiyonun kaybolduğu haberlerini çok acil koduyla geçmişti. Bulgaristan ortalığı ayağa kaldırmıştı.
Naim, konsoloslukta düzenlediği basın toplantısında iltica ettiğini, kendi isteğiyle oraya geldiğini söyledi ve Bulgaristan'daki zulmü anlattı. Geriye, Naim'in Türkiye'ye getirilmesi kalmıştı ki bu da operasyonun son bölümüydü. Daha her şey bitmemişti, risk devam ediyordu. Bulgaristan yetkilileri adeta deliye dönmüşler ve Naim'i geri almak daha doğrusu kaçırmak için her şeyi yapmaya hazırdılar. 11 Aralık'ı 12'ye bağlayan gece Naim yanında korumalarla birlikte konsolosluktan çıktı. Londra'ya giden özel uçağa bindiğinde yanında Canberra Büyükelçiliği Müsteşarı da vardı. 21 saatlik yolculuktan sonra Londra'ya indiler.
İngiltere, Türkiye'nin talebi üzerine Naim'e 24 saatlik transit vize vermişti. Naim korumalar ve yetkililerle birlikte Türkiye Büyükelçiliği'ne götürüldü. Bir etap daha bitmiş ve artık son etaba, yani Naim'in Londra'dan Türkiye'ye getirilmesine geçilecekti. Başbakan Turgut Özal, başından sonuna kadar operasyonu heyecanla takip ediyor, an be an haber alıyordu. Özal, en güvendiği danışmanları Can Pulak ve Selim Egeli'yi de Başbakanlık uçağıyla birlikte Londra'ya gönderdi.
"Sağ salim Naim'i alıp gelin" dedi.

AKLI AİLESİNDE KALDI ...
Türkiye'nin Londra Büyükelçiliği'nde aşçı olan kısa boylu personele takım elbise giydirildi ve konvoyla havaalanına götürüldü.
Bir saldırı ihtimaline karşı şaşırtmaca yapılıyordu. Elçilikten sürekli olarak içinde Naim'in olacağı düşünülen araçlar çıkıyordu.
Bu çok sayıda araçların birisine Naim bindirildi ve güvenli bir şekilde havaalanına ulaştırıldı. Londra'dan kalkan uçak 4 saat 15 dakika sonra Esenboğa Havaalanı'na indi. Büyük macera bitmişti. Naim geride kalan anne, babasını, kardeşlerini ve çok sevdiğini söylediği kız arkadaşını düşünüyordu.
Onları bir daha ne zaman görebilecekti.
Bir yandan çok sevinçli, diğer yandan da içi buruktu. Üstelik Türkiye adına büyük bir sorumluluk da omuzlarına binmişti, aynı başarıyı devam ettirmesi gerekiyordu.



NAİM'İN TÜRKİYE MACERASI LEONDA RESTORANDA BAŞLADI



SÜLEYMANOĞLU RESTORANIN ARKA KAPISINDAN KAÇIRILDI


YARIN : ARTIK BAŞARILI OLAMAZ DEDİLER ...