Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 18 Aralık 2017

Yürürken oynanabilen oyunlar

Kişinin yayalık hususunda deneyimi arttıkça kendi kendine geliştirdiği bir takım oyun çeşitleri bulunur.
Özellikle toplu taşıma araçlarına para kaptırmak istemeyenler, günlerinin büyük bir kısmını yürüyerek geçirdiklerinden, bu sıkıcı aktiviteyi renklendirmek için kafayı çalıştırır, eğlence aranır ve bulunur.
Benim kendi adıma en sevdiğim oyun çocukluktan bu yana değişmeyen kimseye dokunmamaca oyunudur.
Etrafımdaki herkesin yürüyüş hızını analiz ettikten sonra seri ve akılcı manevralarla omuzları çekerek, yan dönerek, kimseye dokunmadan rakiplerimi ekarte etmeye çalışırım. Kimisi hatalı sollama yapar çarpışırız, sinir olurum. Ama bir canım gitmiştir, yapacak bir şey de yoktur artık.
Kendinizi bir ataride araba gibi hisseder ve önünüzdeki araba gibi gelen yayaları hızla geçme yarışına girersiniz.
Bazen çok güçlü motorları olan yayalar vardır ki, onu geçmek uğruna nefes nefese kalıp yolunuzu kaybedersiniz.
Yarış bittiğinde ise nerede olduğunuzu bulamazsınız...
Eskiden araba sesi de çıkartıyordum ama şimdilerde vazgeçtim...
Biliyorum ki çoğunuz sokaktaki desenlerin üstüne basmadan yürümeye çalışıyordunuz...
Bir de kuzenimle benim en çok sevdiğimiz oyun vardı.
Araba plakalarının baş harfleri ile kendi isminin baş harfini yakalama oyunu... H harfi ile başlayan plaka gördüğünde kuzenim Handan skor elde ederdi. Eğer L ile başlarsa ben. Ama T harfli biri ile bu oyunu oynamak mantıklı gelmezdi tabii ki. Oyundan uzak ara galip geleceği belliydi.
(Taksi plakaları).
Taksi plakaları deyince, hepinizin plakaların harflerinden kelime ürettiğinizi de biliyorum.
Yolda görülen ufak bir taşı ya da kola kutusunu tekmeleye tekmeleye eve kadar götürmek de yolda zamanın çabuk geçmesi için faydalı olabilir.
Fakat mühim olan taş ve kola kutusu abuk subuk yerlere gitse de ısrarla aynı taşı (kola kutusu) tekmelemeye devam etmek, farklı taşlara geçiş yapmamaktır. Taş tekmeleyicilik, istikrar gerektiren bir iştir.
Sakız çiğnerken sakızı havaya atıp tekme atarsınız yürürken... Bir keresinde ben sakızı havaya fırlattım, tekmeyi koydum. Sakız yoldan geçen camı açık bir otomobilin içindeki kadının saçına yapıştı.

KOMİK MEKTUP
Sevgili oğlum!
Hızlı okumadığını bildiğim için bu mektubu yavaş yavaş yazıyorum. Bir gazetede, "İnsanların başına, genellikle evlerinin 2 km. civarında kaza gelmektedir" yazısını okuyunca evimizden taşındık.
Taşındığımız evde bizden önce oturanlar adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler. O nedenle adres yazamıyorum.
Bu evde garip bir çamaşır makinesi var. Geçen gün içine koyduğum çamaşırları, duvardaki zinciri çekince bir daha bulamadım.
Buraya geçen hafta iki kere yağmur yağdı. İlki üç gün, ikincisi ise tam dört gün sürdü. Benden istediğin yeleği postaya verdim.
Ancak, düğmeleriyle paketin çok ağır olacağını düşündüm. Sonunda düğmeleri koparıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin.
Seni seven annen...
NOT: Sana biraz para gönderecektim, ama zarfı bir kere kapatmış bulundum.

USTALIK
Bir fabrikada imalat hattındaki çok önemli olan ana makinelerden biri arızalanınca fabrikadaki tüm üretim de durdu. Mevcut teknisyenler makineyi çalıştırmak için çok uğraştılar, ancak ne yaptılarsa nafile, bir türlü başaramadılar. Sonunda dışarıdan uzman çağırdılar.
Uzman gelip makineyi inceledi. Durumuna baktı.
Sonra çantasından bir çekiç çıkardı. Elinde çekiçle makineye yaklaştı. Makinenin belli bir noktasına elindeki çekiçle dikkatlice sert bir vuruş yaptı. Makine hemen çalışmaya başladı ve hiçbir arıza olmamış gibi devam etti.
Fabrika tekrar harekete geçti.
Uzman fabrikadan ayrıldıktan iki gün sonra faturasını gönderdi :
"Hizmet bedeli karşılığı 1000 USD (bin dolar)" Fabrika müdürü bu faturaya çok kızdı. Tepesi attı ve bir çekiç darbesi için bin doları çok buldu. Uzmandan ayrıntılı fatura göndermesini istedi.
Uzmandan bir gün sonra aşağıdaki ayrıntılı fatura geldi:
Makineye cekiçle vurma bedeli: 1 $ Nereye vuracağını bilme bedeli: 999 $ Toplam: 1.000 $

ALKIŞLIYORUM
Şu saraya sultan olsaymış keşke... "Sen bizim gönlümüzün sultanısın validecim!" diyorum, yüzünü ekşitip; "Zevzek, hangi sultan yemek yapıyor, ütü yapıyor?" diye soruyor. Off anne yaaa!