- Abdullah Öcalan samimi mi?
Gerçekten terör örgütünü silahsızlandırmak istiyor mu? Yoksa taktik bir takım manevralar mı yapıyor?
Samimi değilse yakında ortaya çıkar. O durumda zaten kimsenin yapabileceği herhangi bir şey yok.
Samimi ise atılması gereken adımlar belli...
Öcalan'ın elini daha da güçlendirmek lazım.
Çünkü, bütün göstergeler istese de çabalasa da örgüte silah bıraktıracak gücü olmadığı yönünde.
Bir bakıyorsunuz, PKK'nın Avrupa kanadı kıvırıyor.
Bir bakmışsınız, BDP'den çatlak sesler yükseliyor.
Kandil zaten başından beri ayrı telden çalıyor. Sürekli olarak silah bırakmaya niyetli olmadığı yönünde mesajlar veriyor.
İlginçtir, hepsi de "Önderimiz Apo'dur" diyerek manevralar yapıyor.
Hepimizin gözünün önünde bir orta oyunu oynanıyor!
Şu ana kadar görünen manzara bu.
* * *
Silahlı gücü elinde tutan Murat Karayılan'ın son yaptığı açıklamalar oldukça dikkatli tahlil edilmeli...
Karayılan, bir yandan "Önderimizin bizi tam olarak temsil edeceğine inanıyoruz" diyor. Diğer taraftan "ama" diyerek devam ediyor:
- Önderimizin kararlarını veya görüşmelerde ulaşılan sonuçları, özellikle de stratejik değişim anlamına gelecek konularda tüm yapıyı ikna etmesi gerekmektedir.
Cümle bozuk, ama ne dediği anlaşılıyor.
Murat Karayılan, Abdullah Öcalan'ı şöyle tarif ediyor:
Birincisi, "önder"miş.
İkincisi, bu haliyle örgütü temsil edebilirmiş.
Üçüncüsü, örgütü temsil etse de tek başına karar alamazmış. Silah bırakma gibi stratejik konularda tüm yapıyı ikna etmesi gerekirmiş. Aksi takdirde söylediklerinin hiçbir anlamı yokmuş.
Bunları yan yana getirirsek, ortaya çıkan "Öcalan" portresi son derece net:
Terör örgütünde, bugün silahlı gücü elinde bulunduranlar, Öcalan'ı sadece sembolik bir isim olarak kabul ediyor.
Kendisine gerekli saygıyı gösteriyor. Ancak, çizmeyi aşmasını da istemiyor. İmralı'da, PKK adına kararlar alıp, onları terör örgütüne dikte ettirmesine karşı çıkılıyor.
Karayılan açıkça söylüyor:
- Hepimiz ikna olmalıyız.
Durum bu olunca "önder" sözcüğünden yola çıkılarak, Öcalan'a boyunu aşan misyonlar yüklemek anlamsız.
* * *
Üstelik, Karayılan'ın söyledikleri bunlarla sınırlı da değil...
Bizim medya, her gün yeni bir senaryo üretip, PKK'nın lider kadrosuna yeni "sürgün" yerleri bulmaya devam ededursun...
Karayılan, "Yok öyle şey" mesajını gönderiyor:
- Bize "Haydi terk edin burayı" diyorlar. Kim, kimi ülkesinden kovuyor? Burası bizim ülkemizdir.
Terk edecek biri varsa o da sizsiniz.
Apaçık ortada. Terör örgütü hiç de silah bırakacak gibi görünmüyor.
Üstelik, yıllardır sürdürdüğü iddiadan vazgeçmişe de benzemiyor. Karayılan, "Öcalan'la diyaloğa geçmemiz lazım" diyerek, yeni kazanımlar peşinde koşuyor. O Öcalan'ı kullanmaya çalışıyor.
* * *
Medyada ortaya atılan iddialara bakılırsa, Öcalan daha esnek bir tutum sergiliyor. Eğer gerçekten öyle ve yazılıp çizilenler doğru ise o durumda Öcalan'ın elini güçlendirmek gerekiyor.
Peki nasıl olacak bu? Tabii ki, silahı elinde bulundurmanın verdiği cesaretle yüksek perdeden atıp-tutan Karayılan gibileri etkisiz kılarak. Onun da tek yolu var, silaha karşı daha etkili silah, güce karşı daha büyük güç kullanmak!
Yok, bunun başka çaresi...
Çünkü, karşımızda demokrasiye değil, silahın gücüne inanan, insanlık dışı bir terör örgütü var!