Tarihi 9 Ekim 2009

"Pavlov'un köpekleri"

Türkiye'yi Özal İktidarı yönetiyordu ve 1980'li yılların sonuydu. Tercüman Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, Özal yönetimini eleştiren sert yazılar yazıyordu...
Ilıcak, bir yazısında ANAP milletvekilleri ile ilgili olarak "Pavlov'un Köpekleri" ifadesini kullanmıştı. ANAP'lılar sert tepki gösterdi. Ardından, tazminat davası açmak için ANAP grubunun tamamına yakını sıraya girdi.
Ilıcak hakkında 150'nin üzerinde dava açıldı. Yargılandı ve dava açanların her birine ayrı ayrı tazminat ödemeye mahkum edildi.
Ilıcak da kararların bozulması için Yargıtay' a başvurdu. Bu sırada haciz işlemleri başlatıldığı için Gazeteciler Cemiyeti devreye girdi. Yargıtay'dan karar çıkana kadar Cemiyet'e ait bir arsa teminat olarak gösterildi.
Sonuçta kararlar Yargıtay tarafından da onaylandı.
Nazlı Ilıcak'ın ödemesi gereken tazminatlar astronomik miktarları bulmuştu. Ancak, yargı kararının gereği yapıldı. Nazlı Ilıcak, hakkında dava açan bütün milletvekillerinin kazandıkları tazminatı son kuruşuna kadar ödedi.
***

Şimdi, Orhan Pamuk da aynı durumla karşı karşıya...
Yazar Orhan Pamuk, İsviçre'de yayınlanan bir dergiye "30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni'yi öldürdük" demişti.
Ardından, Türkiye'nin dört bir yanından sert tepkiler almış, hakkında ceza ve tazminat davaları açılmıştı. Pamuk'un bu sözleri Nobel' i alabilmek için batılıların ağzına bir parmak bal sürmek amacıyla söylediğini iddia edenler bile çıkmıştı.
Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, açılan tazminat davasını "ehliyet yönünden yetersizlik" gerekçesi ile reddetti. Davacılar, yerel mahkemenin kararını temyiz ederek konuyu Yargıtay'a taşıdı. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi davacıları haklı buldu. Kararı davacılar lehine esastan bozdu. Dairenin kararında şu ifadeler kullanıldı:
"Davacıların dava açma ehliyetlerinin kabulü ile davanın esastan incelenmesine, kişilik haklarına saldırının varlığının kabul edilmesi durumunda ilgili mevzuat hükümlerine göre hüküm kurulmasına karar verilmiştir."
Şişli Asliye Hukuk Mahkemesi, Yargıtay
' ın kararına uymadı. İlk verdiği kararda direndi. Yeniden davacıların dava açma konusundaki "ehliyetsizliğini" gerekçe gösterdi.
Dava, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gitti. Hukuk Genel Kurulu da yerel mahkeme kararını 4. Hukuk Dairesi'nin gerekçesi doğrultusunda bozdu.
***

Orhan Pamuk'un avukatları, kararın düzeltilmesi için verdikleri dilekçede, şu gerekçeyi ortaya koydular:
"Her Türk vatandaşının dava açma ehliyeti olduğu kabul edilirse, bunun sonucu düşünülmüş müdür?"
Daha düz bir ifade ile, "Karar böyle çıkarsa, müvekkilimiz davalara boğulur. Çok büyük miktarlarda tazminat ödemeye mahkum olur" demek istediler.
Bu doğru olabilir.
Olabilir, ama Orhan Pamuk'un söylediği sözler, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan herkesi ilgilendiriyor. "30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni'yi öldürdük" derken, sadece kendi adına konuşmadı. Sizi, beni, hepimizi kastetti.
Bütün milleti zan altına soktu.
Konu hepimizi ilgilendiriyor. Tıpkı, geçmişte Nazlı Ilıcak'ın sözlerinin bütün ANAP milletvekillerini ilgilendirdiği gibi.
Durum bu olunca, Türkiye'de yaşayan herkesin Orhan Pamuk hakkında dava açma hakkı var.
***

Orhan Pamuk, "Sonuç ne olur?" sorusunu o sözleri söylemeden önce düşünmeliydi ve ona göre konuşmalıydı!
Şimdi, yerel mahkeme davayı esastan inceleyecek.
Orhan Pamuk, tazminat ödemeye mahkum olur veya olmaz. O, mahkemenin takdirinde olan ayrı bir konu. Ayrıca, mahkemeden çıkacak bir tazminat, bundan sonra herkesin dava açıp, tazminat kazanacağı anlamına gelmez. Mahkemenin tazminata hükmetmekle birlikte, açılabilecek bütün davaların önünü kesecek bir karara imza atması da mümkün.
Nazlı Ilıcak örneği ortada. Sonuçta Orhan Pamuk açısından çok olumsuz bir tablo da ortaya çıkabilir. O durumda Orhan Pamuk'un yapacağı tek şey var. Gidecek ve tazminat kazananların paralarını son kuruşuna kadar paşa paşa ödeyecek.