ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 17 Ocak 2011

Sinan Çetin'i eleştirmek

Sinan Çetin'in son filmi Kağıt'ın fragmanını internette gördüğüm zaman "Nihayet" dedim, "göstermeye değer bulduğu bir film çekmiş ve kendini ateşe atmaya da razı olmuş!"
Ateşe atma konusuna sonra geleceğiz ama bilmeyenler için küçük bir not; Sinan Çetin'in en az beş filmi çekilip bitmiş halde Plato'nun raflarında yıllardır yatmaktadır. O bu durumu her ne kadar, "Film yapmak resim yapmak gibidir, ben her an bir fırça darbesi daha atmak isterim" diye açıklasa da filmler eskimiştir ve oyuncular da artık torun torba sahibi olmuşlardır.
***

Sinan en son 'Romantik'i, yedi yılı beklettikten sonra gösterime sokmuştu.
Hatta bir hafta kala filmi Avrupa'ya göndermiş, teknik eksikliğini gidermiş ve gazetelere ilanlar vermişti. O günlerde Romantik'i özel bir salonda ilki olarak izleyen dört kişiden biri de bendim. Diğeri Mutafa Altıoklar...
Film bitince Sinan sormuştu, "Arkadaşlar vizyona sokmasam mı?" Mustafa ondan da çılgın, "Valla içine sinmediyse sokma" demişti.
Ben de daha önceki eleştirileri hatırlatıp, "Bu kez tamamen tefe korlar seni" demiştim. Gösterime üç gün kala o hala, "Acaba vaz mı geçsem" diyordu...
***

Sinan'ın bu tavrına o günlerde 'şımarıklık, burnu büyüklük' diyenler oldu. Bence hayır. Sadece içine sinmemiş bir yapıtı piyasaya sürüp sürmeme konusunda gösterdiği hayati bir tereddüttü.
Sonrası ortada; Romantik yönetmenini haklı çıkardı, istenilen gişeye ulaşamadı. Sanırım bu da Sinan'a ders oldu. Bir de bana tabii; Böyle hassas konularda ağzımı açmamayı öğrendim.
***

Kağıt'a gelince... Senaryonun ilk yazım aşamasından beri tanık olduğun pek çok şey var. Adı önce 'Müzeyyen', veya Müzeyyen'in Adası" olarak düşünüldü. Şimdi Asuman Dabak'ın oynadığı rolde Ayla Algan olacaktı. Sinan, kendi gençliğini canlandıracak oyuncu içinse, o günlerde henüz Recep İvedik olmamış genç Şahan'ı uygun görmüştü. Binnur Kaya'nın da o senaryo toplantılarına geldiğini hatırlıyorum. Sinan hepsiyle konuşuyor, fikirlerini alıyordu...
Tarih fazla eski değil, 2007 yılı.
Dediğim gibi filmi henüz izlemedim, zaten izlesem de ahkam kesecek halim yok. Ama gösterime girdiğine göre bundan, Kağıt'a güvendiği, kendini ateşe atmaya razı olduğu sonucunu çıkarabilirim.
***

Bu arada 'kendini ateşe atmak' Sinan için şu anlama geliyor; Malum o, sinema eleştirmenleri ve sinemacıların fazla sevmediği bir adamdır. Özellikle solcular hazzetmezler Sinan'dan.
Tabii biraz hak vermek lazım; bu kadar kafasının dikine giden, onlara karşı ne düşündüyse-ki bunlar genellikle kapitalist söylemler olur- açıkça haykıran birini bağırlarına basmalarını bekleyemezsiniz. En fazla eleştirilen yanı da, kapitalizmin ağababası olarak tanınan, yazar Ayn Raynd'a olan kör kütük hayranlığıdır.
***

Bu gün yapılan ise yine filmi eleştirmek değil yönetmenin kişiliğine 'haçlı seferleri' tarzı saldırılar düzenlemek.
İlki Tunca Aslan'dan geliyor; "Sinan Çetin, 1950'lerin ABD'sinde yaşanan ünlü antikomünist kampanya ve "cadı avı" döneminde, solcu sanatçı ve aydınları büyük bir zevkle ihbar edip aleyhlerinde tanıklık eden, bu nedenle de adı "McCarthy'nin fahişes"ne çıkan Ayn Rand gibi bir yazar bozuntusunun bayraktarlığını yapan, sola, sosyalizme düşmanlığını açıkça ilan eden bir şahsiyet."
***

Bu da Radikal'den Uğur Vardan'dan birkaç satır; "Sinan Çetin, 'Devlet'le olan son ilişkisinde de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün uçağına binip Bollywood'la ortak ticari çalışmalar imkânı araştıran topluluğun parçası olarak Hindistan'a gitti. Ve bu yolculuğu, Çiller dönemini yok sayarak, "ilk kez bir devlet uçağına biniyorum. Ve ilk kez vatandaşını kontrol eden değil de, sohbet eden bir devlet adamıyla bir yere gidiyorum" diye 'teorize' etti!!!"
***

Şimdi, 'eleştirmek, kendi duygu ve düşüncesiyle yola çıkıp tarafsızlığa ulaşmaktır' tanımına hangisi uyuyor bu söylenenlerin? Kağıt belki iyi, belki de kötü bir filmdir bilmiyorum.
Ama siz kafayı yönetmenin 'hayata sizden farklı bakışına' takar da, yaptığı filme en büyük taşları atarsanız, sözölükteki eleştirmen tanımına hiç uymazsınız.
Not; İngiliz yazar Sydney Smith taa 1800'lü yıllarda dalgasını geçmiş bu tür ön yargılı eleştirmenlerle; demiş ki; "Bir kitabı eleştirmeden önce asla okumam. Önceden okursam önyargılı oluyorum!"