Tarihi 20 Haziran 2022

Sınavsız Olmaz Mı?

CUMARTESİ ve Pazar günleri binlerce öğrencimiz üniversite sınavında ter döktü. Allah hepsinin gönlüne göre versin. İnşallah istedikleri üniversiteyi kazanır, donanımlı ve ahlaklı olarak mezun olurlar. Başta kendilerine sonra dost, akraba ve yakınlarına ve böylece nihayetinde vatana millete faydalı insanlar olurlar.
Bu temennilerin sonrasında olanca ağırlığı ile bir soru duruyor; acaba buna mecbur muyuz? Özelde üniversite giriş sisteminde, genelde ise eğitim sistemimizin tamamında bu kadar sınav, yarış, rekabet olmak zorunda mı?
Eğer ideali istiyorsanız, kesinlikle olmamalı! Gençlerimiz atletler gibi devamlı yarış halinde olmamalı.
Ömürlerinin bir daha geri gelmeyecek gençlik günlerinde test çözmek yerine kendilerini tanımalılar. Eksik ve geliştirilmesi gereken yönlerini fark edip, kendilerini geliştirmeye odaklanmalılar.
Beceri ve ilgilerinin yüksek olduğu yönlerini keşfedip oraya yönelmeliler.
Daha hızlı test çözmeye değil daha çok şey öğrenmeye odaklanmalılar.
Öğrendikleri kağıt üzerinde kalmayıp, hayata geçirebilmeliler.
Hepsi tamam, doğru! Ancak hepimizin bir çırpıda anlatabileceği bu doğruları hayata geçirirken bir takım sorunlarla karşılaşıyoruz. Öncelikle Türkiye kalabalık bir ülke. 80 milyonu aşkın nüfusumuz ağırlığı gençlerde.
Üstelik Türkiye bir geçiş toplumu.
Daha taşlar tam olarak yerli yerine oturmuş değil. Geçiş toplumu olması bazı karmaşaları beraberinde getirdiği gibi bazı imkanları da sunuyor. Mesela oturmuş bir ülkede ilkokul mezunu bir ebeveynin evladının doktora yapması az rastlanır bir durumdur. Ancak herhalde ülkemizdeki akademisyenlerin ebeveynlerinin eğitim durumuna baksak birçoğunun ilkokul mezunu olduğunu şaşırarak görürüz. Burası armutun dibine düşmediği bir memleket. Her ağacın meyvesinin çok daha iyi ya da kötü bir yere düşme imkanı ve şansı var.
İşte insanları büyük fırsatlarla ve meydan okumalarla karşı karşıya bırakan bu toplumda, üstelik yüksek genç nüfus oranı da düşünüldüğünde, herkesi soruları ve cevapları standart bir sınava sokmak beraberinde getirdiği birçok olumsuzluğa rağmen ciddi bir fırsat eşitliği sunuyor. Şüphesiz eğitimdeki fırsat eşitliği herkesin aynı sınava girmesinden ibaret değil.
Ancak herkesin aynı sınava girmesi de azımsanacak bir eşitlik değil.
Günün sonunda bu memleket bugün çobana profesör, köylüye avukat, işçinin çocuğuna beyaz yakalı olma fırsatı sunan bir toplum. Tekrar ediyorum; bunu aynı alanda birçok olumsuzluğa rağmen yapıyor. Amacım kesinlikle toz pembe bir tablo çizmek değil.
Ancak ülkenin mevcut nüfus yapısında, oturmamış bir geçiş toplumu olduğunu da göz önünde bulundurduğumuzda mevcut üniversiteye giriş sistemimizin avantajlarını da bir kenera atmamak gerekiyor. Umudumuz ülkemizin bu alandaki birikiminin artıp, aynı avantajları muhafaza ederken sorunları yönlerini tadil etmeyi becerebilmesidir.
İnşallah bugünlerde üniversite sınavında ter döken gençlerimiz bu alanda kendilerinden önceki kuşaklardan daha başarılı olurlar ve kendi kardeşlerine ve evlatlarına daha iyi bir sistem sunarlar.