Tarihi 31 Ocak 2020

Muhalefetten Yandaşlığa

Siyasi tartışmalarda son yılların en çok kullanılan kavramlarından birisi yandaşlık. Yandaş gazeteci, yandaş akademisyen, yandaş iş adamı, yandaş sanatçı gibi etiketleri çok sık duyuyoruz. Anlatılmak istenen basit; bir kısım gazeteciler, akademisyenler, iş adamları, sanatçılar ve siyasetçiler diğerlerini yandaş olmakla suçluyor. Ancak kastettikleri şey basitçe taraftar olmak, desteklemek değil. Yandaş olmak bunların ötesinde suçlama içeren bir kullanım. Yandaş gazetecinin gerçekleri sakladığı, yandaş akademisyenin doğruyu konuşmadığı, yandaş iş adamının yolsuzluk yaptığı, yandaş sanatçının maddi çıkarı için destek verdiği suçlaması var.

Tabii ki yandaşlık kelimesi iktidarı yani AK Parti'yi destekleyenler için kullanılıyor. Peki AK Parti'yi desteklemeyenler ne oluyor? Onlar da bir başka fikrin taraftarı, destekçisi, savunucusu değil mi? AK Parti'yi destekleyince yandaş olan gazeteci muhalefeti destekleyince tarafsız mı oluyor?

Meseleye biraz daha yakından bakalım; yerel seçimlerden sonra CHP tarihinde ilk kez şaibesiz, adil, şeffaf, olağan şartlarda yapılan bir seçimde kısmen de olsa siyasi iktidar elde etti. İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerini AK Parti'nin elinden aldı. İzmir'i de eklediğimizde ülkenin üç büyük şehrinin belediyesini yönetmeye başladı. Cumhurbaşkanlığı veya meclis çoğunluğu ile mukayesesi mümkün olmasa da yerel yönetimlerde ciddi bir siyasi güç kazandı, muhalefetten iktidara geçti.

Artık CHP'yi destekleyen gazeteciler, iş adamları, sanatçılar, akademisyenler yalnızca AK Parti'yi eleştirme konumunda değiller. CHP iktidar olduğu için, siyasi güce sahip olduğu için, icraat yapma konumunda olduğu için eleştirilebilir bir pozisyonda. CHP destekçileri de AK Parti'yi eleştirmenin yanında CHP'nin eylemlerini savunmak zorunda kalıyorlar. Yani artık "muhalif gazeteci" değil aynı zamanda "yandaş gazeteciler".

İktidar için "ateşten gömlek" derler. Bir yandan güç getirir, diğer yandan ise güç sahibini artık eleştirilir, hesap sorulur hale getirir. Mesela İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bir ilçe belediye başkanı olarak kalsaydı deprem zamanı kayak tatiline gittiği için bu kadar eleştirilmeyecekti. İmamoğlu'nu destekleyen yandaş gazeteciler de İmamoğlu'nu savunmak için bu kadar zor durumda kalmayacak, kendisinin bile savunma ihtiyacı hissetmediği kayak tatili için akla ziyan açıklamalar geliştirmeyeceklerdi.

Genel kanaat İmamoğlu'nun şimdiye kadar ki performansı ile henüz iktidar sınavını geçemediği yönünde. Yandaşları için durum daha vahim; Şimdiye kadarki performanslarıyla çoktan gazetecilik sınavından kaldılar.