Tarihi 28 Ekim 2019

Cumhuriyet Değnekçileri

YARIN Cumhuriyet'in ilan edilişinin yıldönümü. Bugün 1923'te silah arkadaşlarıyla birlikte Kurtuluş Savaşı'nı kazanan Gazi Paşa'nın ilan ettiği Cumhuriyet'te yaşıyoruz.
Şüphesiz tüm Kurtuluş Savaşı gazi ve şehitlerimize minnet borçluyuz. Vatan için, bağımsızlık için, memlekete için, yurdumuzun esaretten kurtulması için, çok partili siyasi hayatımız için bırakın cephede savaşmayı bir çakıl taşını yerinden oynatana şükran borcumuzu ödeyemeyiz.
Öte yandan siyasi ve toplumsal olarak 1923 Türkiye'sinde ve 1923 Cumhuriyet'inde yaşamıyoruz.
Köprünün altından çok sular aktu.
Mesela Gazi Paşa ne kadar Türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müridler memleketi olamaz dese de, Türkiye Cumhuriyeti'nde dün de bugün de şeyhler, müridler, mürşidler, dervişler yaşıyor. Milli Mücadele'de önplanda olan şeyh efendileri resmi tarih yazmasa da bugün artık bir sır değil. Keza 15 Temmuz'da cübbeli, sarıklı, şalvarlı diye ötelenmeye çalışılan insanların onları öteleyenler bankamatik sırasında beklerken neler yaptığını gördük. Demek ki mesele Gazi Paşa'nın gönlünden geçtiği gibi olmamış. Doğal seyrinde ilerlemiş.
Gelgelelim bir tane vatanımız var.
Ve o vatan ortak vatanımız. Cübbeli sarıklı ile mini eteklinin ortak vatanı, birbirlerinden çok hoşlanmasalar da ortak vatanları, birbirlerine saygı duysalar da ortak vatanı.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı da ortak vatanımızın en önemli günlerinden birisi.
Diyeceğim o ki hiçbirimiz o vatana bir diğerinden daha fazla sahip değiliz.
Hiçbirimizin ortak vatanımızı diğeri için yaşanmaz hale getirmeye hakkı yok.
15-16 yaşındaki ergenlerin keyiflerini kaçıran birisine 'Yallah Arabistan'a' demesini belki hoş karşılarız.
Cahilliklerine veririz. Ama koskoca insanların birilerine kapıyı göstermek ne hakkı ne de haddidir.
'Kimi kimin vatanından kovuyorsun' sorusuna cevap veremez aval aval bakakalırlar sonra.
Dolayısıyla birilerinin Cumhuriyet'in bekçiliğini yapmasına da gerek yoktur.
Hatta hakları ve hadleri de değildir.
Vatanımızı hudutta kahraman ordumuz bekler. Sınırlarımızın içerisinde asayişi polis ve jandarmamız sağlar. Huzuru bozanı, serkeşlik yapanı, eşkıyayı, anarşisti, devrim yapacağım diye düzeni bozanı kulağından tuttuğu gibi mahkemenin önüne getiriverirler.
Hakimler kalemi kırar cezayı keserler.
Hak isteyenin hakkını verirler, baş kaldıranın başını ezerler. İnanmayan son yıllarda yaptığımız terörle mücadeleye bakıversin bir zahmet.
Hal böyleyken 'Bir çift mavi gözün ışığında Cumhuriyet'in bekçisiyiz ilelebet' demek basitliktir. Kime ve neye karşı bekliyorsunuz Cumhuriyet'i diye sorulduğunda verilecek cevap bulunamaz. En son Cumhuriyet'e bekçilik yapmaya çalışanlar, 28 Şubat'ta ensemizde boza pişiriyorlardı.
Cumhuriyet'in nasıl beklendiğini 15 Temmuz'da herkese gösterdik. Ama bazıları anlamak istemiyorlarsa onlara da yapacak bir şey yok. Mandolin ve blok flütle klasik batı musikisi icra edebileceklerini zannedip mutlu olmaya devam edebilirler.
Ama Cumhuriyet'e bekçilik ediyoruz ayağına kendi geri kalmış ve tarihdışı Cumhuriyet kavrayışlarının değnekçiliğini yapmaya kalkarlarsa o değneği kırarlar. Artık kafada mı kırılır, kolda kırılır, kırılınca ne yapılır orasını ben bilemem.
Demem o ki herkes haddini, hududunu bilsin. Kimse kendini olduğundan fazlası zannetmesin.
Bekçilik yapmak isteyen bekçilik yapsın, heykel dikmek isteyen heykel diksin, tüp geçit yapmak isteyen tüp geçit yapsın, İHA/SİHA yapmak isteyen İHA/SİHA yapsın. Vatandaş da hangisine isterse ona oy versin.
Böylece ağzımızın tadı kaçmadan nice milli bayramları kutlayalım inşallah.