Tarihi 1 Kasım 2019

Gerici Cumhuriyetçilik

İLK mektepten itibaren bize "Cumhuriyet halkın kendi kendini yönetmesidir" diye öğrettiler. Ve bu tanım halkımızın yani cumhurun büyük birçoğunluğunun hoşuna gitti. Tam da bu nedenle toplumumuzda büyük bir Osmanlı sevgisi olmasına rağmen saltanat özlemi yoktur. Haydi başımıza Osmanlı soyundan ya da başka bir yerden bir sultan getirelim diyen olsa ahali ciddiye alıp tepki göstermeye bile tenezzül etmez.
Sonra bu halk cumhuriyetin içini kendi doldurmuştur. Her 10 yılda bir yapılan askeri darbelere rağmen sandıktan vazgeçmemiştir. İnadına gidip oyunu vermiştir. Batıcılar kendisine cumhuriyet namına batılı hayat tarzını dayatsa da, dinini yaşamasına yasaklar koysa da "Cumhuriyet öyle değil böyle olur" dercesine sandığa sadık kalmıştır.
Nihayetinde 15 Temmuz'da sandıktan çıkan milli iradesini korumak için sokağa çıkmıştır, can vermiştir.
Ama cumhuriyetçilik namına gericilik yapanlar da var. Kendi hayat tarzlarını; çağdaşlık saplantılarını; elbiseden, saç baştan, oturmadan kalkmadan ibaret gerici cumhuriyetçilik anlayışını bu millete dayatanlar maalesef tükenmediler.
Ne kadar çağ dışı kalsalar da sayıları azalsa da destekleri zayıflasa da bir yere gitmediler. Kazandıkları en ufak başarıda, elde ettikleri en ufak mevzide kendi gerici cumhuriyetçilik anlayışları üzerinden toplumu gerdiler, ayrıştırdılar, kutuplaştırdılar.
Buyurun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yaptıklarına bakın.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin imkanlarını kullanarak koca toplumu germeyi ve kutuplaştırmayı başarıyor.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden Kur'an-ı Kerim tilavetiyle, coğrafyamızın farklı köşelerinde görev yapan askerlerimize yapılan canlı bağlantılarla, güle oynaya neşe içinde farklı kesimlerden davetlilerin katılımı ile bir kutlama gerçekleştiriliyor. Ama aynı kutlamanın İstanbul versiyonunda birileri gerçek cumhuriyet kadını diğerleri gerici ilan ediliyor. Bu toprağa ait olan her şeye kinini kusmaktan bir an olsun bile geri durmayan kişilerin adı ön plana çıkartılıyor. İstanbul'un manevi havasının en çok teneffüs edildiği yerlerde Cumhuriyet kutlaması namına göbek atılıp gerdan kırılıyor.
Şimdi bir an arkamıza yaslanalım ve bu zihniyetin ülkenin yönetimine egemen olduğunu düşünelim.
İstanbul'un yerel iktidarını eline geçirmişken bu kadar gerginlik, kavga, gürültü, kutuplaşma çıkaranlar tüm Türkiye'de iktidarı ele geçirseler ne yaparlar. İnsan düşünmek bile istemiyor.
Onun için yol belli, aklın yolu bir.
Türkiye'nin kimlik politikaları ile, içi boş çağdaşlık masalları ile, gerici ve dışlayıcı bir cumhuriyetçilik yorumu ile kaybedecek vakti yok. Zaten yıllardır bu konularda kavga ede ede kendimizi tüketip bitirdik, bir arpa boyu yol gidemedik. Eskiye dönmeye ne gerek var ne de niyetimiz var. İsteyen istediği gibi yaşar. İsterse saçını sarıya boyatınca daha çağdaş olacağına inanır isterse evine ayakkabı ile girerse çok kültürlü olacağını düşünür. Herkes özel hayatında istediği saçmalığa imza atabilir. Ama kimsenin çağ dışı düşüncelerini kamusal alana taşımaya hakkı yok. Türkiye kimsenin ideolojik fantezilerinin uygulama tahtası değil!