Tarihi 17 Aralık 2018

Bu sokakların bir anlamı olmalı

ÜLKENİN gündemi hızlı akıyor.
Fırat'ın doğusuna yapılacak harekat, ABD ile ilişkiler, yaklaşan yerel seçim ve ittifaklar. Bunların hepsinin üstüne Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk bütçe görüşmeleri de devam ediyor. Türk siyasetinde bütçe görüşmeleri her zaman önemli ve hararetli olmuştur. Bütçe görüşmeleri esnasında iktidarın bir yıllık icraatı vitrine çıkar ve muhalefet tarafından kıyasıya eleştirilir. Muhalefet kullanmasını bilirse, iktidarı köşeye sıkıştırmak için iyi bir fırsattır bütçe görüşmeleri.
Mecliste görüşülmekte olan 2019 bütçesi de iktidar ve muhalefet arasında beklenildiği gibi atışmalara ve tartışmalara sahne oluyor. Ancak CHP 'Diktatör Erdoğan'dan başka siyasi söylem geliştiremediği için yerel seçime gidilirken iyi bir fırsat olan bütçe görüşmelerini de pek iyi değerlendiremiyor.
Muhalefet kanadından 'diktatörlük' söyleminin son örneğini CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay verdi. Malum Fransa'da yapılan 'sarı yelekliler' eylemleri Türkiye'de bir tartışmayı ateşledi. Bazı Gezi Kalkışması artıklarının iştahları kabardı.
'Fransa'daki türden bir sokak ayaklanması neden Türkiye'de olmuyor' diye soruyorlar. AK Parti de CHP'nin desteklediği bu söylemi eleştiriyor. Haklı olarak CHP'nin neden her seçim dönemi sandığı değil sokağı adres gösterdiğini sorguluyor.
Benzer eleştiriler bütçe görüşmeleri esnasında da dillendirildi. Üstelik seçimlerin yaklaştığı bir dönemde, yani ufukta sandık gözükmüşken CHP'nin sokaktan medet umması sorgulandı. CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay da bu eleştirilere mukabil, iktidarı sokaktan korkmakla itham etti.
Altay'a göre ancak diktatörler sokaktan korkarlarmış.
Sokak demokrasinin teminatıymış. Demokratik bir ülkede siyasetçiler sokağa çıkanlardan rahatsız olmaz bilakis memnun olurlarmış.
Engin Bey'in bakış açısına göre Fransa'da başlayıp Avrupa'nın başka şehirlerine de yayılan sarı yelekliler eylemlerine şiddetle müdahale eden batı başkentlerinin durumu ne oluyor acaba? Sokaklara dökülen, yakıp yıkan göstericilere şiddetle müdahale eden Fransa, Hollanda ve Belçika'da diktatörlük mü var?
Nasıl olsa mecliste bütçe görüşmeleri devam ediyor. Engin Altay bir vesile ile tekrar söz alır, sokak şiddeti ile demokrasi arasında kurduğu bu ilişkiye göre Fransa, Belçika, Hollanda'nın durumunun ne olduğuna açıklık getirir inşallah.
Benim aklıma takılan mevzu ise daha başka. Engin Altay siyasete karşı sokak şiddetini savunurken mevzuyu 15 Temmuz'a getirdi ve 'Eğer 15 Temmuz'da sokak olmasaydı, Türkiye askeri darbeye karşı kendini savunamazdı' dedi.
Doğru söze ne denir, Erdoğan'ın liderliği, sokağa dökülen Türk milletinin cesareti olmasaydı bugün FETÖ'cü bir cuntanın yönetimi altında yaşıyor olabilirdik. Madem 15 Temmuz direnişinde sokağın olumlu rolü konusunda sayın Altay'la hemfikiriz, kendisine bir soru daha soralım. Peki 15 Temmuz gecesi herkes sokağa dökülmüşken, sokaktan kaçıp Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine saklanan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na ne demeli? Altay'ın bahsettiği sokak ile Kılıçdaroğlu'nun kaçtığı sokak farklı mı acaba?