Tarihi 18 Temmuz 2018

15’lilere karşı vazifemiz

EREN Bülbül, Abdullah Tayyip Olçok, Engin Tilbeç, Halil İbrahim Yıldırım ve Mahir Ayabak...
15'li şehitlerimiz... Her şehit kahramandır, mübarektir, tazime ve sevgiye layıktır ama ömrünün başındaki bu delikanlıların yeri ayrı. Ve her şehit canımızı yakar, boğazımızı düğümler ama bu civanların acısı ayrı. Şehadet tabii ki çok kutlu bir makam ve şehit olan için üzülmeyip sevinmemiz lazım. Lakin biz de insanız. Şehit oldukları için değil fakat bu dünyadan göçtükleri, bizlerden ayrıldıkları için üzülüyoruz.
Eren Bülbül hain terör örgütü PKK tarafından şehit edildi. Çok şükür katilleri etkisiz hale getirildi. Güvenlik güçlerimizin yürüttüğü başarılı operasyonlar sayesinde PKK'nın Karadeniz yapılanmasının beli büküldü. Aralarında Eren'e kast eden alçakların da olduğu teröristler çukuru boyladı.
Diğerleri 15 Temmuz şehitlerimiz.
Abdullah Tayyip babası ile koştu şehadete. Geniş imkanlar içerisinde bir hayat onu bekliyordu. Babası şehit Erol Olçok Türkiye'nin en başarılı reklamcısıydı. Hani denir ya "hep gariban çocukları şehit oluyor" diye, Abdullah Tayyip dünya hayatında rahatı yerinde bir kardeşimizdi ama babasıyla birlikte şehit oldu, şehit oğlu şehit oldu!
Engin Tilbeç parası olmadığı için okulu bırakmıştı. Çalışıyor ve ailesine destek oluyordu. Ayağından rahatsız olan babasının yükünü alıyor, bir tekstil firmasında çalışıyordu.
Halil İbrahim Yıldırım da çalışmak zorundaydı. Açık liseye kayıt oldu, bir yandan okuyacak bir yandan da çalışacaktı. 17 yaşındaki Mahir Ayabak ailesine "ben gencim siz yaşlısınız, en önde benim olmam lazım" diyerek evinden fırladı o gece. Gerçekten de en öndeydi; şehadete en önde koşanlardan oldu.
Ve daha niceleri...
İsimleri saymakla bitmiyor, kahramanlıklarını anlatmaya kelimeler yetmiyor, cesaretlerini cümleler tarif edemiyor, acıları ise hiç dinmiyor.
Peki ne yapabiliriz 15'lik şehitlerimiz için?
Cevap çok net:
Hiçbir şey!
Ömrünün baharında şehit olan bu çocukların hakkını ödeyecek hiçbir şey yapamayız. Onlar hiçbir bedel istemeden sadece öyle yapmaları gerektiğini düşündükleri için en önde oldular. Abdullah Tayyip babasına "sen nereye ben oraya" dedi ve babasının peşinden şehadete koştu. Mahir ise "ben gencim en önde olmam lazım" dedi. Bu cümleleri kuran yüreklerin kimseden bir beklentisi yoktur. Hiçbir nimet de yaşamın yerini tutamaz zaten.
Haklarını ödemek için hiçbir şey yapamayız ama onlara bakıp, onları örnek alıp yapacaklarımız var.
Biz de hesapsız kitapsız vazifemizi yapabiliriz. Tıpkı onların yaptıkları gibi. Her birimiz birer kahraman olmayız tabii ki. Şehadet de herkese nasip olmaz. Ama olduğumuz yerde, bulunduğumuz mevkide, yaptığımız işte hesapsız kitapsız daha çok çalışarak, daha iyiyi isteyerek, daha faydalı olmanın peşinde koşarak biz de vazifemizi yerine getirebiliriz.
Önümüzde uzun bir dönem var.
Türkiye 5 yıllık bir istikrar dönemine girdi. 24 Haziran seçimleri ile başlayan dönem uzun soluklu işler yapmak için imkanlar sunuyor.
Tam da gençliğe, eğitime ve kültür politikalarına odaklanmanın zamanı.
Uzun süredir yeterince iyi bir performans ortaya koyamadığımız bu alanlarda 15'lik şehitlerimizi örnek alarak daha üretken, daha çalışkan ve daha azimli olmalıyız. Ve bu sadece ilgili kişilerin veya kurumların değil hepimizin vazifesi.
Unutmayalım; herkesin bulunduğu yerde yapacağı işler var ve herkes örnek almalı 15'lik şehitlerimizi.