Tarihi 13 Temmuz 2017

15 Temmuz’dan sonra orduda ne değişti?

15 Temmuz'u ve etkilerini uzunca bir müddet konuşacağız.
Kanlı darbe girişimin üzerinden bir yıl geçti, sayısız etkinlik ve yayın yapıldı. Ve tabii Türkiye FETÖ ile mücadele ve 15 Temmuz sonrası devlet mekanizmasını yeniden inşa etme yolunda büyük adımlar attı. Yapılacak çok iş var ama yapılanlar da kolay kolay elde edilebilecek bir başarı değil.
Aksayan yönleri ve sulandırma çabaları olmasına rağmen devlet aygıtının FETÖ'den temizlenmesi devam ediyor.
Aynı zamanda yıllardır çözemediğimiz yapısal sorunlarımızı da çözme yolunda önemli adımlar atıyoruz. Diğer birçok gelişmenin yanında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçmiş olmamızın ayrı bir yeri var. 16 Nisan referandumu ile Türkiye yıllardır kendisine ayak bağı olan hükümet sistemi sorununu çözerek FETÖ ve benzeri terör örgütlerine karşı bünyesini güçlendirerek önemli bir başarı kazanmış oldu.
16 Nisan, uzun ve meşakkatli bir reform yolunun açılmasını sağladı. Türkiye bu yolda ilerleyerek tüm kurumları ile devleti yeniden yapılandırılacaktır.
Devletin yeniden yapılandırılmasında orduda yapılacak reformun şüphesiz büyük bir önemi var. Sivil-asker ilişkileri askeri güç olabilecek en kötü kişilerin eline geçse bile bir darbeye alan sağlamayacak şekilde düzenlenmeli.
Bunlar zaten uzun zamandır Türkiye'de dillendirilen 15 Temmuz'la birlikte önemi bir kez daha görülmüş olan hususlar.
Sivil asker ilişkileri bağlamında konuşulması gereken bir diğer husus ise askerin yaşadığı kırılma ve dönüşüm.
Türkiye'de ordu FETÖ'cü sızmayı bir kenara bıkarsak uzun müddet radikal laiklik politikalarını topluma dayatan bir kurum olageldi. Ordunun gözünde hem millet hem de onların temsilcisi olan siyasetçiler maalesef tekinsiz aktörlerdiler. Ordu topluma karşı oldukça önyargılıydı. Her zaman toplumun siyasi seçimlerini sorguladı ve topluma güvenmedi. Toplumu ve siyaseti başı boş bırakılmaması gereken, başı boş bırakıldığında devlete tehlike oluşturan unsurlar olarak gördü.
FETÖ'ye alan sağlayan etkenlerden birisi de bu anlayış oldu. Ordu toplumla, onun değerleriyle, dini yaşantısı ile arasına mesafe koydukça bu mesafe FETÖ tarafından kullanıldı. Ordunun dindar muhafazakar kesimlere kendi bünyesi dahil her alanda uyguladığı blokajın oluşturduğu boşluk FETÖ tarafından dolduruldu.
15 Temmuz gecesi, Türk milletinin göstermiş olduğu vatanperverlik ve kahramanlık tam da bu noktada ordunun ezberini bozan bir kırılma oldu. Asker ülkeyi ve devleti düşünen tek aktörün kendisi olmadığını, ülke ve devlet için bir tek kendisinin canını feda etmeye hazır olmadığını gördü. Dün ülke ve devlet için tehlike olarak anılan insanlar, tam da tehlikenin kaynağı olarak görülen dini hassasiyetleri ile ordunun kendisi dahil en geniş anlamıyla ülkeyi kurtardı.
Birbirlerini tehdit olarak gören iki unsur FETÖ gibi gerçek bir tehdide karşı nasıl ortaklaştıklarını ve aynı amaç uğruna hareket edebildiklerini gördüler. 15 Temmuz destanının diğer tüm yönleri yanında bu kurucu yönü oldukça önemli. Bu açıdan bakıldığında yıllardır bahsedilen toplumsal mutabakata 15 Temmuz zemininde ne kadar yakın olduğumuz bir kez daha görülebilir. Askerler de bunu anlamış gözüküyorlar ve bu anlamda kabuklarını kırmaya çalışıyorlar.
Alınan tüm idari ve yapısal tedbirlerin yanında Türkiye'de darbelerin önünü kapayacak en önemli gelişmelerden birisi de bu. 15 Temmuz gecesi canını ortaya koyan gazilerimiz ve şehitlerimiz sadece FETÖ'nün kanlı girişimini bastırmış olmadılar.
Aynı zamanda Türkiye'ye diğer birçok sorunun yanında askeri darbeler sorunu çözecek bir zemin sağlamış oldular.