Acun Ilıcalı'nın yapım şirketi tarafından hazırlanan programdan "Bir lümpen, diğer lümpenleri toplamış, bir adaya götürmüş" diye tanımladı. Kafam karışmadı değil. Okan'ın Acun Ilıcalı için lümpen kelimesini neden kullandığını anlamadım. Dolayısıyla neden gıcık olduğunu da… İnternette 'lümpen'le ilgili kısa bir araştırma yaptım. Bakalım Acun'un 'lümpen'liği sizin için bir şey ifade ediyor mu? Ya da Acun Ilıcalı ve Survivor yarışmasındakiler lümpen mi? Buyurun siz karar verin! Lümpen'in Almanca karşılığı 'Lumpenproletariat' yani 'proletarya yığını' ve/veya 'pejmürde proletarya'. Başlangıçta Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından icat edilen bir terim. Marks daha sonra bu terimi eserlerinde yorumlamış. Marks'ın Louis Bonaparte'ın 18. Brumaire'i (1852) adlı eserinde lümpen için verdiği tanım; 'bütün sınıflar tarafından istenmeyenler'dir. Bunlara "dolandırıcılar, itimat hilebazları, genelev sahipleri, çaput ve kemik tüccarları, laternacılar, dilenciler ve toplumun diğer kimsesizleri" de dahildir.
Lümpen sözcüğünün Türk Dil Kurumu online sözlüğündeki açıklaması ise şöyle: "sıfat Almanca lümpen 1. Marksçılık akımına göre toplumsal sınıf bilinci olmayan.
2. İçinde bulunduğu toplumun kültürüne yabancı düşen, sözde bilgili tutum ve davranışlarıyla itici olan.
Lümpen; mensup olduğu sınıfın insanlarından kendini üstün göstermeye çalışan bu yolda itici tavır ve tutum sergileyen, büyük bölümü işçi sınıfından oluşmuş insanlar.
CADI KAZANI
Seda Sayan'ın Atatürk'ün balmumu heykelini stüdyoya taşıması Medya Kralı'nda da tartışıldı.
Bir ara Okan Bayülgen'den destekleyici bir tavır bekledim. Ne de olsa Okan muhalifliğiyle meşhur bir adam. Ama gerçek bir televizyoncu olduğunu es geçmişim. O masada oturan başta Hakkı Devrim olmak üzere hiç kimse Seda Sayan'a bu konuda destek çıkmadı, çıkamadı… Ama bir şey fark etti mi? Yok! Seda Sayan her zamanki gibi yaptığının arkasında duracaktır. Hata yaptığını bile bile savunmasını sürdürecektir.Ama en azından başka televizyon programcıları bu tepkileri görüp daha dikkatli davranırlar.
ALKIŞ
Perşembe akşamlarını büyük bir çoğunluk Aşk-ı Memnu ve kurtlar Vadisi için bekliyor. Ben de izliyorum tabii ki fenomen haline gelen bu iki diziyi… Ancak benim için Perşembe gecesinin asıl güzelliği diziler bittikten sonra sofrasına konuk olduğumuz Kürşat Başar'la programı! Allah'ım o ne güzel sohbet, o ne keyifli bir masa!
Konuklar ne kadar rahatlar, nasıl de her şey konuşuluyor. Bazen kendimi kaptırıp masanın konuğu gibi hissediyorum. Kürşat Başar o stüdyoda nasıl bir huzur sağlıyorsa ünlü isimler bile ekranda olduklarını unutuyor. Kahkahalar, sırlar, kızgınlıklar, mutluluklar sanki Başar'ın evindeymiş gibi dökülüyor sofraya!
