Selda hanım okurun lafını ağzına tıkamışsınız. Adam haklı olarak diyor ki, "Mutlu Kaya'yı İstanbul'a getirdiniz sevgilisi kıskandı kızı vurdu. Zaten bu piyasaya gireydi başka bedeller ödeyecekti." Selda hanım sen nasıl savunmuşsun; "Başına gelen olay bizim camiada değil, kendi mahallesinde oldu!" El insaf. Sibel Can o kızı televizyonlara çıkarmayaydı bunlar olur muydu? Öyle yaşayıp giderdi. Kabul edin, İstanbul cahil gençler için büyük tehlike. Rumuz; Ben de babayım
S.U. CEVAP; Sibel Can, Mutlu'yu silah zoruyla değil, kızın anne babasının rızasıyla yarışmaya aldı. Bu durumda 'el kızının' geleceğini planlamak, olası tehlikeleri düşünüp karar vermek, profesyonel yarışma jürisinin değil tam tersi ailesinin sorumluluğu altında, kanımca.
KIZIMA İZİN VERİR MİYİM?
Sanat camiasında, kamera önünde iş yapmasını gönülden istemem. Pırlanta gibi insanlar olduğunu bildiğim halde. Korkum hep şu olur, 'ya olur da menfaatçi birilerinin eline düşerse?' Dün de söyledim, yarışmalar işte bunun için düzenleniyor.
SIRADIŞI ANNE TİPİ
Ablam ablam canım ablam...
Okurlara antika cevaplar veriyorsun ya, ailecek sana bayılıyoruz. Sorum şu; Gerçek hayatta da böyle misin? Çocuklarınla da arkadaş gibi konuşur musun? Böyle değilsen dev hayal kırıklığı, çünkü senin gibi annem olsun isterdim. Anne duyma sen, yani öylesine diyorum. Rumuz; Eşref
S.U. CEVAP; İnsanın kendi kendini methetmesi kadar iğrenç bir şey bilmiyorum. Ama fena değilim ya. Mesela olgun ve iyi yürekli yaşlanıyorum. Anlayış yelpazem artık daha geniş. Kolay kolay kimseyi ayıplamıyorum, özellikle siz gençleri. Antikalığıma gelince, evet biraz sıradışı anneyim galiba.