Şimdilerde yetişkin olan utangaç insanlar, kapının kenarından bakıp bakıp geri kaçan küçükleri gördüğünde, şüphesiz kendilerini görüyordur.
Sadece el kol sallasanız dahi herkesin sizi sahnenin ortasında aptalca hareketler yapıyormuşsunuz gibi izlediklerini düşünürsünüz.
İçinizden "Ne yapayım? Şarkı mı söyleyeyim?" demek geçer ama omuz silkip soruyu geçiştirirsiniz.
Bu durum genelde istemsizce herkese olur fakat utangaç insanlar sadece daha deneyimlidir.
Böyle durumlarda davet eden kişi hiç bulunamaz. Bir köşede öylece beklersiniz.
Hele de bir kez denemiş iseniz, bir daha yanından bile geçmek istemezsiniz.
Normalde zaten kolay olmayan durum sizin için atom fiziği halini alm ıştır.
Telefonu her elinize alışınızda muhakkak ne söyleyeceğinizi düşünürsünüz.
Tam kafanızda her şeyi düşünüp konuşmaya yeltendiğinizde, yolunuzu değiştirip kaybolmak gelir içinizden
Şarkının ortasında "Ne yapıyorum ben yaa!" dersiniz içinizden. Akşamında yatarken o anı hafızadan silmenin yolunu düşünürsünüz.
Her utangaç "temiz insan" gibi algılandığı için başınıza çok gelir.
Ne söylediğiniz duyulmasa bile bunu öğrenme veya düzeltme yoluna gitmezsiniz.
Sanki şikayetinizle 200 kişinin işini kaybedeceğini düşünürsünüz.
Yine de hayat bir şekilde devam eder.
DEVE
Genç deve annesine sormuş:
-Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük?
Anne cevap vermiş:
-Çölde kuma batmamak için.
Genç deve tekrar sormuş:
-Peki kirpiklerimiz niye bu kadar gür?
Anne tekrar cevap vermiş:
-Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye.
Merakı yatışmamış olan genç deve bir soru daha sormuş:
-Bizim niye hörgüçlerimiz var?
Anne deve sabırla yanıtlamış:
-Çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek için suyu hörgüçlerimizde depolarız.
Sonunda dayanamayan genç deve sormuş:
-Peki biz Ankara Devlet Hayvanat Bahçesi'nde ne halt yiyoruz???!!
ÇORAP
Ayakları çok fena kokardı. Bir gün bir arkadaşına birlikte tiyatroya gitmeyi teklif etti.
- 'Hay hay' dedi arkadaşı. 'Ama eve git, ayaklarını yıka ve temiz bir çorap giy. Söz mü?' Tiyatroya gittiler. Yerlerine oturdular. Aradan 5-10 dakika geçmeden etrafındakiler mendillerini burunlarına götürmeye başladı.
- Hani söz vermiştin.
- Vallahi değiştirdim.
İnanmazsın diye kirlileri de cebime koydum.
Nah!...