Tarihi 24 Nisan 2015

PR'ın yeni açılımı: 'Paralı reklam'

PR, Public Relations'ın kısaltılması ile iki kelimeden oluşan bir terimdir. Public Relations'ın (PR) Türkçe'si ise "halkla ilişkiler'dir. Son dönemde peş peşe türeyen PR ajansları arasındaki rekabet kızışınca PR'ın tanımı da açılımı da değişti. Artık PR'ın açılımı için 'paralı reklam' desek hiç de yanlış olmaz. Önceki akşam yıllardır işin içerisinde olan 3 halkla ilişkilerci arkadaşımdan duyduklarıma inanamadım.
Haberlerinin kullanılması için artık küçük hediyeler, bedava tatillerin yetmediğini söyleyen arkadaşlarımdan biri anlattı: "Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birinde müşterinizle ilgili haberlerinizin çıkmasını istiyorsanız haberi gazetede kullanma yetkisi olan kişilere para vermek zorundasınız!" Artık iş, öyle bir hale gelmiş ki haberin o gazetede yer alacağı büyüklüğe göre de belirli ücretler belirlenmiş. 500 lira gibi paralardan başlayan rakamlar, haberin yerine göre 2 bin liraya kadar çıkıyormuş. Elindeki basın gücünü 'toplumu bilinçlendirmek' yerine 'cebini doldurmak' için kullananlar, bunu saklama gereği bile duymaz hale gelmiş.
Masada bulunan diğer 2 arkadaşım da bunu doğrulayınca biraz daha detay istedim. Yiyecek-içecek sektöründeki bir müşterisinden aylık 3 bin lira ücret aldığını söyleyen arkadaşım, anlattı: "Artık müşteriyle fiyat konuşurken bunun en az bin lirasının o kurumda çalışan gazetecilere gideceğini biliyorum.
Haberleri çıkarttırmak için her ay en az bin liramı bazı gazetecilere vermek zorundayım."
Hizmet sektöründeki bir firmayla çalışan halkla ilişkilerci arkadaşımın anlattığı da farksız değildi: "Eskiden bedava tatil karşılığı haber yapan gazeteciler eleştirilirken artık sistem öyle bir hale geldi ki; haber karşılığı para almak normal karşılanıyor. İşin acı tarafı da şu ki; bu durumdan gazetenin üst düzey yetkililerinin de haberi var hatta verdiğimiz paranın bir kısmı duyuyoruz ki bazı üst düzey yetkililerin cebine gidiyor."
Bunlar benim halkla ilişkilerci arkadaşlarımdan dinlediklerim... 'O büyük gazetede' çalışan bazı gazeteciler tarafından yüzlerine telefonların kapandığını, herhangi bir olumsuz durumda hakaretlere uğradıklarını söyleyen arkadaşlarıma kulak verince 'medya sektörünün' içler acısı bir hale geldiğini bir kez daha anladım.
Umarım bu yazdıklarım o kurumdaki bazı gerçek gazetecilerin kulağına gider de; hem gazetecilik onuru kurtulur hem de aldıkları ücretlerini gazetecilerle bölüşmek zorunda kalan PR'cı dostlarım…

ANNESİNE BAK KIZINI ALMA!

İstanbul'daki herkesin dilinde şu sıralar Soho House var. Sadece özel üyelerin girebildiği mekanda fotoğraf çektirmek de yasak olunca herkesi 'Acaba içeride neler oluyor?" merakı sardı. Ben de merakıma yenik düştüm ve kulübe üye olan bir arkadaşımla önceki gece 'teftiş eğlence'sine çıktım. Gerek içerideki yabancı misafir sayısının fazlalığından gerekse ambiyansından mekana girer girmez kendinizi yurt dışına gitmiş gibi hissediyorsunuz.
Hemen hemen her gece VIP bir partinin olduğu mekanda benim gittiğim gece de yabancı konuklardan birinin yaş günü kutlaması vardı. Hava yağmurluydu ama içerisi sıcaktı. Aralarındaki tek Türk de Yeşilçam'ın efsane oyuncularından birinin en az kendisi kadar güzel kızıydı.
Yanında da yabancı erkek arkadaşı… Eğlencenin dozunun git gide arttığı mekanda 'kimin eli kimin cebinde belli değil' bir durum yaşanır oldu… Bu çılgın eğlenceye ayak uyduranlardan biri de yabancı damadımızdı… Yanında güzeller güzeli sevgilisi olmasına rağmen başka güzellerle dudak dudağa öpüşen yabancı damadı, sevgilisi de kahkahalarla izliyordu. Belki onlar çok eğleniyordu ama o an benim aklıma bu güzelimizin annesi geldi. Filmlerinde aşkın en masum halini anlatan efsane sanatçımız, kim bilir kızının yaşadığı 'ekstra large aşk'ı görünce nasıl
üzülürdü!