O işi yapmak için yeterli tecrübesi ve bilgisi olmayan işçiler hem kendi hayatlarını hem de başkalarının hayatlarını riske atıyor. Çalışanların iş güvenliğini sağlamamış iş yerleri, eğitimsiz ve niteliği uygun olmayanları istihdam ederek kazaya davetiye çıkarıyor. Çalışanların güvenliğini sağlamada birinci derece sorumlu işverendir. İşveren sadece mevzuattaki yükümlülükleri yerine getirmek yerine, iş güvenliği konusunda sürekli iyileştirme yapmak zorundadır. Maalesef bazı işletmeler bu tür sorumluluklardan kaçıyor.
Bizdeki anlayış, başlangıçta mevzuata uygunsanız, bu sonsuza kadar yeterli olacak gibi görülüyor.
Türkiye'de işletmeler kurumsallaşmak için daha çok çaba harcamalı dediğimizde sadece üst yönetimin kurumsallaşması anlaşılıyor. Oysa aynı zamanda çalışanlarına değer veren, çalışma şartlarını en iyi şekilde sağlayan işletmelerden bahsediyoruz. İş ahlakı tam da bunun için gereklidir. Üretimde maliyetleri düşürmeyi başardığını söyleyen işverenlere, bu maliyeti kimin sırtına yüklediğini sormak gerekir. Eğer bunun maliyeti, çalışanların canını kaybetme pahasına oluyorsa, maliyetleri böyle düşürmek olmaz olsun.
Mevzuatlar, kanunlar değişebilir, ancak ahlak kuralları yüzyıllardır aynıdır. Bunun ahlaki ve vicdani bir mesele olduğu anlaşılmalı.
Kurumların hatası varsa eleştirilmeli.
Ancak Çalışma Bakanlığı'nın birçok düzenlemeyi iş hayatında uygulamaya koymasına rağmen, bazı işletmelerin bunları uygulamada yetersiz kalmasının ardında, iş ahlakı eksikliği olduğunu düşünüyorum. İş dünyası, iş güvenliği ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi konusunu yüksek sesle dile getirmeli.