Her şey İrsen Küçük Ortaokulu'na bir öğrencinin başörtüsü ile girmesiyle başladı. Sadece bir öğrencinin başörtüsü ile öğrenim görmesine tahammül edemeyen sendikalar ülkede eğitim faaliyetini durdurdu.
Bunun üzerine Bakanlar Kurulu disiplin tüzüğünü değiştirerek, ortaokul ve lise öğrencilerinin dini inançlarına göre kıyafet seçimi yapabileceği yönünde karar aldı.
Kararın yürürlüğe girmesiyle birlikte sendikalar tansiyonu daha da yükseltti. Eylemler bu kez okullardan sokaklara taşındı.
Hükümet bir formül bulmaya çalıştı. Önce tüzük değişikliği geri çekildi. Sonra da öğrencinin okuldan mezun olabilmesi için çaba içerisine girildi.
Derslere girmeden sadece sınavlara girmesi formülü sendika tarafından kabul edilmedi. Bir başörtülü öğrencinin sınav için bile olsa okul kapısından girmesine tahammülleri yoktu.
KKTC'deki Öğretmenler Sendikası Başkanı'nın kim olduğunu merak ettim. Selma Eylem isimli bir eğitimci. Yıllarca maaşına ödeyen Türkiye'ye düşman. Elbette Türkiye'nin Büyükelçisine de… Bunu da her fırsattan söylemekten çekinmiyor. Rum tezlerini ise kayıtsız şartsız kabul eden bir teslimiyetçi.
Her konuşmasında Atatürk kravatı takıyor ama ne Atatürk'ü ne de Kıbrıs davasını anladığını zannetmiyorum.
Neyse konumuz Selma Eylem değil…
Olaylar bu noktaya gelince Sabah yazarı Melih Altınok KKTC'ye giderek sorunu yerinde inceledi. Dönüşünde kendisini ile konuştum. Mesele Türkiye'den göründüğü gibi değil. Birkaç cümle ile özetleyeyim..
Öncelikle şunu söylemekte fayda var. KKTC'deki Rum yanlısı muhalefetin ve eğitim sendikalarının tahriki halkta bir karşılık bulmamış.
Halkın önemli bir kesiminin başörtüsü gibi bir sorunu yok.
Peki bu faşist sendikalar ülkede eğitimi ve siyaseti kilitleyecek gücü nereden buluyor?
KKTC'de kamu sendikacılığı çok güçlü. O kadar güçlü ki memur atamalarında hükümetten daha fazla sendikalar söz sahibi. Bazı bakanlar kendi çalışacağı bürokratları bile sendikadan onay almadan seçemiyor.
Memur olmak için sendikalara biat etmeniz gerekiyor.
İşte bu sendikalardan kaynaklanan bürokratik vesayet ülkede sürekli kriz yaratıyor.
Sendikalar KKTC'de "Paralel Devlet" gibi hareket ediyor. Sadece başörtüsüne değil maaşlarını ödeyen Türkiye'ye de düşmanlar. O kadar nefret dolular ki Türkiye'nin gönderdiği suya, yaptığı havalimanı ve Cumhurbaşkanlığı yerleşkesine de karşılar.
Hiçbir Bakan, Başbakan ya da Cumhurbaşkanı bu duruma ses çıkaramamış bugüne kadar. Ses çıkaranı ise konuştuğuna pişman ediyorlar. Çok kibirliler. "Kimse bize dokunamaz, donunan yanar" havasındalar.
Bizim Türkiye'deki arsız 28 Şubatçılar gibi bir durum var ortada.
Peki KKTC'deki sendikaların bu vesayet sistemi devam mı edecek? Bence bu faşizan düzene bir neşter vurma zamanı geldi de geçiyor bile.
Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Bakanlar Kurulu'na bu konuda büyük görev düşüyor. Ekim ayındaki seçimlerden bu sonra bu konu gündeme gelmeli.
Bence KKTC'de halkı da arkasında Türkiye'de…