Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 5 Kasım 2017

Yerli otomobil

On yıllardır konuşulur. Yerli otomobil hikâyesi sadece bir ihtiyaç değil toplumsal bir rüya gibidir.
Bu anlamda yapılan çeşitli denemelere dair filmler bile çekilmiştir. İçten içe hepimiz biliriz ehemmiyetini ama maalesef profesyoneller hep bizi üzen haberler verirler.
Neden yerli otomobil üretmiyoruz denildiğinde, iki çeşit profesyonel cevabıyla karşılaşırsınız. Bir gerek yok.
İki karlı değil.
Bu mantığa göre yerli otomobil üretimine gerek yoktur çünkü zaten dünyada hiçbir otomobil yerli değildir. Ne demek bu? Yani her ürünün parçaları dünyanın başka yerlerinde üretilmekte ve belli bir ülkesinde birleştirilerek dünya pazarına çıkmaktadır. Bu anlamda "Hiçbir otomobil yüzde yüz yerli değildir" denir. Liberal dünyanın yaygın anlatısı içerisinde bakıldığında haklı bir gerekçeymiş gibi duruyor.
Fakat bu iddiaya şu cevap verilmelidir.
Farklı ülkelerde üretiliyormuş gibi görünmesine rağmen bu nihai ürünün kazancı belli ülkelere akmaktadır.
Ünlü Alman otomobil firmaları küreselleşmenin kurallarına göre üretim yapıyor olabilir ama kazancın aslan payının Bavyera eyaletine akmadığını kimse iddia edemez. Evet belki üretim küresel gibi ama kazanç son derece yerel. Alman otomobil firması otomobilde kullanacağı lastiklerin üretimini Çin'de yaptırıyor olabilir.
Bu Çin'le karını bölüştüğü anlamına gelmez. Aksine Çin'deki ucuz insan gücünden faydalandığı anlamına gelir.
Dolayısıyla otomobil endüstrisinin öyle küresel bir endüstri olduğu hikâyesi hiç de gerçeği yansıtmıyor.
Bu nedenle becerebilen her ülke belli alanlarda kendi kendine yeter sektörler üretebilmek zorundadır. Küresel dünya ekonomisinin hepimizin yararına çalıştığı ve bizim de bunun içinde kendi üzerimize düşen ikincil rolü oynamamız gerektiği koca bir yalandır. Türkiye de inşallah bu anlamda gerekli adımları atıyor ve yerli otomobil gibi oldukça stratejik bir alanda yatırım yapıyor.
Yerli otomobil demek bu sayede kurulacak başka üretim tezgahlarıyla askeri teknoloji gibi başka alanlarda da yapılacak üretimin bir parçası demektir.
Yerli otomobil üretmeden yerli ordu kuramazsınız. Doksanlı yıllardaki küreselleşmeci rüzgar artık yok.
Herkes üretim ortak olsa da karın yerel olduğunu gördü. Türkiye de bunun dışında değil.
Yerli otomobilin karlı olup olmadığı meselesine gelirsek, o da acayip bir laf. Evet yerli üretim hazır almaktan daha pahalı olabilir. Fakat bu kısa vade için geçerlidir. Eğer yerli üretim gerçekten karlı değilse kimse bu işe girişmezdi. Ülkemizde yılda 800 bine yakın otomobil satıldığı söyleniyor. Hiç aklınızdan çıkarmayın. Bu harcamaların çok büyük bir bölümü Almanya ve Amerika gibi öncü ülkelere akıyor.
Onların elinde silaha dönüşüp PKK/ PYD'nin eline geçiyor. Bazı şeylerin fiyatı ölçülmez. Otomobile bu kadar harcama yapan bir ülkenin bu parayı uzun vadede kendi ülkesinde tutmayı ve mümkünse başka ülkelerden para kazanmanın yollarını araması gerekir.
Bunun aksini ısrarla iddia edenler liberal paradigmanın içinde kaybolmuş ve bu kısır döngüden kurtulmaya yönelik hayalini yitirmiş kişilerdir. Tüm dünyadaki yaygın üretim bantlarının bir parçası olan ve hatta son çıkış noktası olan bu mühendis ve liberal kafa kendi tezgahlarından memnundur. Hiçbir risk almadan ve yenileşme adına hiçbir efor sarf etmeden dışarıdan gelen otomobilin içerideki dağıtıcısı olmayı yeterli bulur. Parasını öyle ya da böyle kazanmaktadır. Doğal olarak kendi firmasının çıkarlarına odaklanmak durumunda olan bu yöneticiler ülkenin yerli otomobil ile elde etmeyi düşündüğü stratejik kazanımları göz ardı ederler.
Çünkü bizim gibi endüstrileşmeyi geç tanımış ülkelerin burjuvası için dağıtıcı olmak üretici olmaya oranla çok daha güvenli çok daha karlıdır.
Fakat ülke için durum öyle değil.
Ülkeler kendi kendine yeter hale gelmenin yollarını arar. Bu nedenle yerli otomobili sonuna kadar destekliyoruz.
Ve ilk modeline hepimiz talibiz.