Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 27 Temmuz 2017

Büyüme ve tehdit

Türkiye'nin bugünlerde batılı müttefikleriyle gergin ilişkilere sahip olmasının ardında iki olgunun beraberce ortaya çıkması var. Bir yandan Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik tehditlerin türü ve oranında bir artış gözleniyor. Bir yandan da Türkiye kendi başının çaresine bakacak bir yetkinliğe ulaşıyor.
Bu şartlardan şayet biri eksik olsaydı o zaman Türkiye böylesine yerli ve milli bir tavır geliştirme şansına sahip olamayabilirdi.
Mesela Türkiye kapasitesini artırabilirdi ama tehditler böylesine yüksek olmazdı. O zaman Türkiye klasik müttefikleriyle birlikte hareket etmeyi tercih edebilirdi. Güvenlik endişeleri tetiklenmemiş olsaydı, 2002-2012 yılları arasında olduğu gibi hem büyümesini devam ettirir hem de batılı müttefikleriyle yakın bağlantıyı sürdürürdü. Böylesi bir ilişki biçimi Türkiye'nin özgün bir tutum geliştirmesini erteleyebilirdi. Mesela kendi yerli silah sanayini geliştirmek yerine hazır olanı satın alma tembelliği gösterebilirdi. Fakat tehdit düzeyi arttıkça bu Türkiye'yi bir arayışa ve kendi başının çaresine bakmaya itiyor.
Diğer taraftan tehdit düzeyinin artması da otomatik olarak Türkiye'yi daha bağımsız dış politikaya itemezdi.
Bağımsız dış politika izlemeye yönelik güdü ancak yeterli kapasitenin var olduğuna dair bir inançtan doğar.
Türkiye eğer kendi başına ayakta durabileceği inancına sahip olmasaydı, tehditler arttıkça batılı müttefiklerine olan bağımlılığı da artış gösterirdi.
Örneğin doksanlı yıllarda Türkiye müttefiklerinin PKK terör örgütüne açıktan veya el altından destek verildiğini düşünüyordu. Çekiç gücün varlığının PKK'ya hayat alanı oluşturduğu fikri ordunun en üst düzey komutanlarınca açıktan defalarca dile getirildi.
Siyasetçiler de benzer şekilde çekiç güç meselesinde defalarca Amerika'yı suçladılar. Hatta her muhalefet partisi iktidara geldiğinde çekiç gücü çıkaracağını iddia etmesine rağmen, iktidara geldiğinde çekiç gücün süresini uzatmaktan başka bir şey yapamadı.
Çünkü Türkiye hem ekonomik hem siyasi hem askeri hem de teknolojik anlamda zayıf ve bağımlıydı. Durum böyle olunca Türk siyasetçiler veya bürokratlar batılı müttefiklerini daha da kızdırmaktan kaçınmak zorunda hissediyorlardı kendilerini. O zaman da Türkiye ve batılı müttefikleri arasında açıktan gerilimler yaşansa da bunlar kronik hale gelmiyor ve Türkiye'nin batı kampı içerisindeki pozisyonu tartışmaya açılmıyordu. Herkes kabaca biliyordu ki, her ne olursa olsun Türkiye batı kampından kopma şansına sahip değildi.
Aslında teslimiyet olduğu müddetçe kronik gerginlik de olmuyordu.
Fakat şimdi durum farklı. Türkiye artık doksanlı yıllardaki gibi kişi başına 2500 dolar düşen, koalisyon istikrarsızlıklarıyla boğuşan, tank modernizasyonu için İsrail'in kucağına itilen bir ülke değil. Son beş yıl boyunca yaşanan onca krize rağmen ve bu krizlerin her birinde batılı müttefikleri açıkça Türkiye'deki hükümeti ve devlet işleyişini hedef almalarına rağmen hem hükümet hem de devlet ayakta kalmayı başarabildi. Saldırılar ister ekonomik alanda olsun, isterse gezi gibi sosyolojik ayaklanmalar tarzında olsun, ister terör yoluyla şiddet kullanarak olsun, isterse FETÖ eliyle darbe teşebbüsü olsun, Türkiye toplumuyla hükümetiyle ve devletiyle mücadele vererek ayakta kalmayı becerebildi. Arap ülkelerinde tüm toplumsal hareketler düşmesine rağmen Türkiye'de düşürülmek istenen AK Parti hükümetleri ısrarla düşmedi ve defalarca testten geçti. Çünkü Türkiye Arap ülkelerinden farklı olarak kendi başına varlığını sürdürebilecek bir yetkinliğe ulaşmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan milli iradeye dayandığı müddetçe kaybetmediğini çok iyi biliyor. Öte yandan "Erdoğan'ın kalemi Batıda kırıldı. Artık iktidarda kalma şansı yok" diye düşünenler bu yeni gerçekliği görmedikleri ve eski ezberlere dayandıkları için her seferinde kaybetti.
Türkiye'nin siyasal haritasından silinip gitti. Türkiye ise yeni bir yola girdi.
Türkiye'nin gücü arttıkça düşmanı da artıyor, düşmanları arttıkça ihtiyaçları da çeşitleniyor. Çeşitlemiş ihtiyaçlarını karşılama yoluna gittikçe gücü artıyor.
Gücü arttıkça güveni de artıyor.