Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 26 Eylül 2011

Soru-cevap

Devletin, PKK ile görüştüğünü ne zaman öğrendik?
Oslo'da yapılan görüşmenin 13 Eylül'de sızmasıyla..

Görüşmede kimler vardı?
MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan ile PKK'yı temsilen Zübeyir Aydar, Mustafa Karasu ve Sabri Ok...

Sadece bir kez mi görüşüldü?
Rivayet muhtelif... Ama Rusya ve Erbil'de de bir araya gelindiği söyleniyor.

İki taraf masanın etrafındayken hiç saldırı oldu mu?
Zaten gözden kaçan en büyük ayrıntı bu.
Düşünün bir kere... PKK'nın lideri elinizde.
Terör örgütünün tüm ilişkilerini yürüten üç isim masada karşınızda. Ama yine de saldırılar bir türlü bitmiyor. Her gün ya asker, ya polis şehit düşüyor. Garip değil mi?

Yani?
Ses kaydının sızdığı 13 Eylül'den bu yana kaç şehit verildiğini biliyor muyuz?
Kayıt internete düştüğü gün Şemdinli'de iki asker şehit edildi. Bu tarihten sonra 7 saldırı daha gerçekleştirildi. Kızılay'da hayatını kaybedenlerle birlikte terör 13 günde 21 CAN aldı...

Amaç ne?
Bütün olay PKK'nın silah bırakmasını engellemek. Barışın önüne geçmek. Bunun için eylemler artarak devam ediyor.
Hükümeti de çözümden uzak tutmanın en iyi yolu da bu zaten...

Kararı kim veriyor?
PKK'nın hem içinde hem de dışında olan TAK... Bu yapı, görüşmelere katılan PKK'nın üç isminden de emir almaz. Para kaynakları takip edilirse sınır dışına çıktığı görülür.

TAK'ı dış güçler mi besliyor?
Zaten başındaki SİVİL KÜRT taşeron olarak tanınır. Her kabın şeklini alır. Parayı veren düdüğü çalar yani... Dış bağlantıları olmakla birlikte en büyük desteği içeriden alıyor. Yanından ayırmadığı bir YÜZBAŞI vardı. İletişimi onun aracılığıyla sağlardı.

Peki, PKK bunu nasıl kabulleniyor?
Bu yapıyı KÜRTLER'in GLADYOSU olarak düşünmek lazım... Yani PKK'ya kimse birşey sormaz anlayacağın... Ankara'daki saldırıyı PKK üstlenmedi. Kürt siyasetçiler hain bombayı kınarken "PKK işi değil" dediler. Ne oldu sonra? TAK ortaya çıkıp "ben yaptım" diyerek herkesi susturdu. Çünkü ne PKK ne de Kürt siyasetçiler bu oluşumu karşılarına alamazlar. Çünkü TAK'ın gizli ilişkilerinden ve gücünden korkarlar.

Bir çıkış yolu yok mu?
Sorunun çözülmesini isteyen cesur yürekler varsa ortaya çıkıp "TAK bize bağlı değildir" demelidir.
Bu kadar kolay mı?

Değil tabii.. Bunu söylediğiniz an PKK'nın tüm kirli tarihi ortaya saçılır. Nerede biteceği belli olmayan bir hesaplaşma yaşanır. Kimin devletin içinden, kimin dışından olduğu gerçeği ortaya çıkar. Ancak toplum buna hazır mı bilmiyorum...

Şaşırır mıyız yani?
Örgütün TOMOGRAFİSİ çekilse başta KÜRTLER olmak üzere herkes donup kalır.
Kürt hareketinin UNITED COLORS OF TAK'ın emrine girdiği anlaşılır.
TAK bitmeden Kandil boşalmaz. Bunu devlet de biliyor zaten...

Çözümü ne?
Öncelikle masada PKK ile anlaşıp silah bıraktırmak. Öcalan'ı kullanarak dağa çıkışı engellemek. TAK'ı yalnızlaştırmak.
Daha sonra da Kürtlerle birlikte TAK'ın üstüne gitmek...

Bu yolla sonuç alınır mı?
Bakın devlet bitirmek istiyor. PKK da bir takım garantilerle silah bırakmaktan yana.
Ama bunu istemeyen sadece TAK... Bu adamlar KANDİL'de değil ki gidip bulasın.
Hücre hücre... Kimi sözgelimi Diyarbakır'da belediye görevlisi kimi İstanbul'da kaymakamlık... Bilemiyorsun yani...
Bir de en önemlisi bölgede ARSA paylaşımının yapılması lazım. Çok geç kalındı.
Kolay değil ama şart. Dağa çıkanın 10 metrekare toprağı yokken, İstanbul'da lüks içinde yaşayıp binlerce dönüm araziye sahip olan insanlar var. Bu adaletsizlik terörün arka bahçesi... Çünkü buradaki gençlerin kaybedeceği bir şey yok.
Zenginliğin buralara gelmesi gerek. Araba taksidi olan, ev ödemesi yapan, çocuğu kolejde okuyan adam dağa çıkmaz, çıkamaz...
Sorumluluk sahibi insan bir adım atarken 1 değil 1000 kere düşünür... Diyarbakır'da BAHİS oynanan büfelerin önü çocuk dolu. Terör aradığını rahatça buluyor. Üç kuruşa o gençlere silah vermek hiç zor değil... Hem derin PKK ile hem de fakirlikle mücedeleyi kazanmak şart...