Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 30 Ağustos 2020

30 Ağustos’un neresindeler?..

Bugün, 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz'un 98. yıldönümü…

Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak da anılan Büyük Taarruz, Yunanlıları denize döktüğümüz sürecin başlangıcıdır ve 1926'dan beri de Zafer Bayramı olarak kutlanır…

Salgın sebebiyle bugün yapılacak kutlamalara bazı sınırlamalar getirildi. Birileri ise bu sınırlamaları yasaklama olarak yutturmaya çabalıyor.

Toplu halde bir arada bulunmayı gerektiren faaliyetlere getirilen sınırlamaların ne kadar gerekli olduğunu, Sağlık Bakanlığı'nın yayınladığı rakamlar ortaya koyuyor.

Sağlık Bakanlığı'nca yayınlanan vaka rakamlarının eksik olduğunu iddia edenlerin sınırlamaları dillerine dolamaları, dertlerinin algı olduğunun göstergesi.

Milli meselelerde takındıkları olumsuz tavırlar sebebiyle, belki 30 Ağustos'a yönelik ilgilerinin bile tartışılması gereken bir güruhtan bahsettiğimiz de unutulmamalı.

Savunma sanayiinde yerlilik oranının gittikçe yükselmesine ve mesela terörle mücadelede ciddi avantaj sağlayan İHA-SİHA'larımızı yapmamıza canı sıkılanların, Yunanlıları denize döktüğümüz süreci başlatan 30 Ağustos'un kutlanmasına yönelik hassasiyet gösterileri, dikkat çekici…

Samimiyetlerinin sorgulanması gerekenler, her tür toplantı ve program gibi dini ve milli günlerde de salgın sebebiyle standart hale geldiğini bildikleri kısıtlamaları 'yasak' olarak sunma gayretleri de keza…

Salgının ilk günlerinde 'umrecileri' dillerine dolayan bu güruh, her fırsatta Ayasofya'nın açılışına katılan 350 bin kişiye atıfta bulunmayı sürdürüyor. Oysa Ayasofya'daki ilk Cuma namazına katılanların, salgınla ilgili kurallar gereği oldukça geniş bir çevreye yayıldığını çok iyi biliyorlar...

Yalanların da müşterisi var!..

Ülkemizin ve KKTC'nin Doğu Akdeniz'deki haklarını kaptırmama mücadelesinin her aşamasında kılçık atmak için uğraşıp duranların, insanımızı kandırmaya yönelik bağımsızlık temalı mesajları belki de işin en düşündürücü tarafı...

Lafa gelince bağımsızlık konusunda mangalda kül bırakmayanların, icraat söz konusu olduğunda sanki manda taraftarı gibi davrandıklarını görmemek mümkün değil çünkü...

Düşmanlarımızca oluşturulmaya çalışılan Suriye'nin kuzeyindeki terör koridoru konusunda, başından beri sürdürdükleri vurdumduymaz tavır bile ne mal olduklarını anlamak için yeterli.

Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığının devamı için elzem olan hususlara bile 'oralarda ne işimiz var' şeklinde, adeta hasımlarımızın ellerini rahatlatacak tavırlarla yaklaşanların bağımsızlık deyince ne anladıkları. ciddi bir problem.

Ülkemizin varlığına yönelik risklere yönelik Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı gibi operasyonları yaptırmamak için kıvrananların, 30 Ağustos konusundaki hassasiyetlerine inanılabilse keşke.

Bu güruhun 30 Ağustos kutlamaları ile ilgili kısıtlamaların özellikle 'resepsiyon' bölümüne takılıp kaldıkları söylenebilir. Resepsiyonların iptalinin canlarını neden sıktığı ise ayrı bir tartışma konusu…

Türkiye'nin kurtuluşuna giden yolun başlangıcı olan 30 Ağustos'a çok önem veriyormuş gibi gözükenlerin, varlığımıza yönelik çeşitli tehditler konusunda aynı hassasiyeti taşımıyor olmaları, işin ruhundan çok gösteri tarafıyla ilgilendiklerinin göstergesi.

30 Ağustos ruhu ile uzaktan yakından alakası olmayanların yalanlara dayalı gürültülerine kim inanır diye düşünülebilir… Ama bu yalanların bile müşterisi var, maalesef…

Asıl mesele ise kutlamalardaki kısıtlamalara kafayı takmış gözükenlerin 30 Ağustos'un neresinde oldukları!..