Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 16 Ağustos 2020

Acı, ama gerçek…

Türkiye'nin nereden nereye geldiğini sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek açısından Cumhurbaşkanımızın bazı önemli günlerde yaptığı açıklamalar ciddi bir imkan.

AK Parti'nin 19 kuruluş yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşma da bunlardan birisiydi.

İçinde yaşıyor olmamıza rağmen, Türkiye'nin nerelerden nerelere geldiğini sağlıklı bir şekilde değerlendirmekte güçlük çekenlerimiz var. Bunun sebebi de alıştıklarımızı normal kabul etmemiz, muhtemelen.

Sahip olduklarımızın değerini bilmek için onların olmadığı bir Türkiye'yi düşünmek belki iyi bir yol olabilir. Ülkedeki hastane yatak kapasitesi 164 binden 246 bine çıkmamış olsaydı, salgın dolayasıyla ne durumda olabileceğimiz düşünülerek başlanabilir, mesela…

6 bin 100 kilometre iken 27 bin 300 kilometreyi bulan bölünmüş yollar ya da 1.715 kilometreden 3 bin 107 kilometreye çıkan otoyollar olmasaydı, ulaşım konusunda ne durumda olabileceğimiz de düşünülmeye değer…

Özellikle de genç kesimler, Türkiye'nin hep bu kadar temiz, suları akan, elektrikleri kesilmeyen, iletişim ve ulaşım altyapısı mükemmel, sağlık hizmetlerinde başa güreşen bir ülke olduğunu düşünüyorlardır, büyük ihtimalle.

Son dönemlerde uluslararası alanda yürütülen başarılı operasyonlara bakarak, Türkiye'nin zaten kendi ayakları üzerinde durma kararlılığını her daim gösterdiğini varsayanlar da çoktur.

Sosyal devlet konusunda alınan mesafelerden yaşlı, hasta, engelli ya da benzeri dezavantajlı kesimlere mensup yakınları olmayanların çoğunun haberi yoktur mesela.

Her şey bir yana, hak ve özgürlükler konusunda nihayet normalleşen ve saçma-sapan yasakların kol gezmediği bir ülkede yaşadığımız, unutulmaması gereken temel hususlardan. Özellikle de bu kadarının bizim için fazla olduğunu düşünenler aramızda cirit atarlarken…

2002'den bugüne dışarıdan ve koordineli bir şekilde içeriden yürütülen saldırılara rağmen ülkemizin ciddi mesafeler aldığı ve almaya devam ettiği açık bir gerçek.

Bizim için lüks mü!..

Ülke ekonomisinde geçen süre içinde alınan mesafenin, birileri tarafından bizler için lüks olarak değerlendirildiği, meselenin belki de bam teli. Saldırıların sebebi de bu zaten…

Ülkemize yönelik saldırıların son dönemlerde özellikle ekonomimizi hedef aldığı ve bu saldırıları yapanların ve onları destekleyenlerin bütün dertlerinin, zenginlikleri iç ve dış rantiye tarafından sömürülen bir Türkiye'ye kavuşmak olduğu, hiç ama hiç unutulmaması gereken temel gerçeklerden…

2001'de nerede olduğumuzu ve 2020 itibariyle nerelere geldiğimizi hakikaten merak edenlerin öğreneceklerini içeren konuşmayı dinlerken, işlerin çok kötü olduğunu söylemekten başka marifetleri olmayanlar akla geliyor tabii.

Yandık, bittik, mahvolduk gibi sözlerden başka şarkıları olmayanların temel iddiaları, ülkede işlerin düzelmesi için demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğüne ihtiyaç olduğu şeklinde özetlenebilir… Onlara göre bunlar yok, varsa da eksik…

Oysa, geride kalan 18 yılda yapılanlara bakarak şu söylenebilir: Demek, gerek demokrasi, gerek insan hakları, gerekse de ifade ve basın özgürlüğünde bir eksiklik yokmuş ki bu merhaleye gelebilmişiz…

Kalkınmanın, gelişmenin, ilerlemenin olmazsa olmazları bunlar ise; yok ya da eksik olduğunu iddia edenlerin, ülkenin nasıl bu duruma gelebildiğine izah getirmeleri gerek…

Cumhurbaşkanımızın şu sözleriyle bitirelim:

"Ülkemizin ve milletimizin geleceği konusunda, AK Parti'den başka bir vizyon, bir hedef, proje, program sahibi siyasi teşekkül bulunmuyor…"

Belki acı, ama işin gerçeği de bu…