Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 2 Ağustos 2020

Yamalı bohça!..

Muhalefet partilerinin -iktidara gelmeye niyetleri varsa-, en az iktidar partisi kadar çalışkan, üretken, mücadeleci ve kucaklayıcı olmaları, demokrasi teorisinin gereklerindendir…

En az iktidar partisi kadar çalışan, muhtelif projeler üreten ve bu arada ülke insanının tamamını kucaklayan bir muhalefet partisi, insanları iktidardaki partiden daha iyi çalışacağına ikna edebilirse, başarılı olabilme ihtimali vardır.

Ancak, proje filan üretmeyi bir kenara koyup sürekli olarak ülkeye yapılan hizmetleri kötüleyen, hatta yok sayan ve toplumu kutuplaştırmaya gayret eden muhalefetin iktidarın kokusu alabilmesi bile mümkün değildir.

'Geliyoruz' demekle iktidara gelinemediği ve 'yaparız' demenin yapabilmek için yeterli olmayacağı da önemli bir husus.

Söz, tabii olarak CHP'nin 37. Olağan Kurultayı'na gelecek. 'İktidar' kurultayı denilen ve sıkıntılara ilaç olacağı söylenen "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi" isimli bir belgenin de açıklandığı toplantı, ana muhalefet partisinin durumu açısından ciddi bir hayal kırıklığı idi.

2010'dan beri katıldığı her seçimde hezimet yaşayan Kılıçdaroğlu'nun 6. defa genel başkanlık koltuğunu koruması, CHP'nin kendi problemi. Bizi fazla ilgilendirmediği gibi konumuz da değil zaten.

Ancak, ana muhalefet partisinin 83 milyonu ikna edebilecek hedeflere yönelmek yerine, neden yüzde 25'lik çelik çekirdeğe odaklandığı, esas mesele.

Salgın ve başka sebeplerle pes perdeden de geçilse, kurultayda mevcut durum objektif bir şekilde değerlendirilip, ülkeyi çok daha ileri taşıyabileceği varsayılan bazı projelerden bahsedilebilirdi mesela.

Bazıları, ana muhalefetin çantada keklik saydığı yüzde 25 yanında 'dostları' ile iktidara gelmeyi hedeflemesini, akıllıca buluyor. CHP'nin oylarını 83 milyona yönelik ciddi çalışmalarla yükseltmeye çalışmayacağını biliyorlar çünkü.

Algı başka, hizmet başka…

Dostların desteğini kazanmanın CHP'nin kuruluş esprisi ile uyuşmayan marjinal unsurların yapıya eklemlenmesini gerektirmesi, bu tercihin sıkıntı doğuran yönlerinden.

On yıldır sürekli olarak hezimet yaşayan bir yapının, dostları sayesinde son mahalli seçimlerde sağladığı nisbi başarıyı bundan sonra da devam ettirebileceği garantisi yok.

CHP'liler yüzde 25'in kendilerini her durumda destekleyeceğini düşünse de, işbirliği yapılacak dostlar arasında partinin çelik çekirdeğini ciddi şekilde rahatsız eden unsurların varlığı sır değil.

Türkiye'nin kurucu partisi olduğunu söyleyen CHP'nin ithal unsurları arasında devlete katil diyeni, Ermeni iddialarına sıcak bakanı ve bekamız konusunda farklı düşüneni var. Tam bir yamalı bohça yani…

Terörle arasına mesafe koymaya bir türlü yanaşmayan HDP ile işbirliğini CHP'liler hazmedebilse bile diğer dostların daha doğrusu onların kitlelerinin bu dolmayı tekrar yutacaklarının garantisi yok, mesela.

Geçen sürede cilaları dökülen bazı büyük şehir belediye başkanları, meselenin bir başka yönü. İthal başkanların başarısızlıkları, CHP'liler açısından pek problem olmasa da hizmet bekleyenlerin umduklarını bulamadıkları, açık.

Bu açıdan, CHP zihniyetinin 1989'da yakaladığı şansı berbat etmesi sonrası 1994'te yaşadığı hezimet unutulmamalı. Algılar secim kazanma konusunda işe yarasa da, netice olarak hizmet yani olgular esas alınıyor.

Ülkenin mevcut hali konusunda fikir sahibi olmadığı gibi geleceğe yönelik projeleri de bulunmayan CHP, algılar üzerinden iktidara ulaşmayı hedefliyor.

Bütün mesele, milletimizin algılara bir kez daha prim verip vermeyeceği… Ve bu arada bizim ne yapacağımız…