Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 21 Şubat 2020

İkincisi olmaz!..

Gezi Parkı Olayları ile ilgili dava -beklenmedik bir şekilde- beraatle neticelenince, konu tekrar gündemin ana maddelerinden birisi haline geldi.

Sadece geçtiğimiz yıl açılan davanın duruşmalarını takip edenleri değil, Gezi sanıklarını ve avukatlarını da şaşırtan bir gelişme ile karşı karşıyayız. Gerekçeli karar henüz çıkmadığı için de, hakimlerin hakikaten 'yeteri kadar delil bulamadıkları için' mi bu kararı aldıkları, yoksa bir tür 'kamikazelik' mi yaptıkları, şimdilik belirsiz.

Yargıda bundan sonra nelerin yaşanacağı, ayrı ve uzun bir bahis. Kestirmeden söylenebilecek olan ise, Gezi Olayları'nı tertipleyen ve destekleyenlerin, halen aramızda oldukları…

Bahanesi ne olursa olsun, doğurduğu sonuçlar itibariyle Gezi Olayları, Türkiye'nin geleceğe doğru yürüyüşü açısından ciddi bir kırılma noktası teşkil etti.

Doğrudan zararı yüz milyonlarla belirtilse de, dolaylı olarak verdiği zararlar yüz milyarlarla ifade edilen Gezi Olaylarına güzellemeler yapanların, ekonomik neticelerine değinmemekle beraber sebebiyet verdiği sıkıntıları siyasi malzeme yapma çabaları ise tam manasıyla ibretlik.

Detayları bir tarafa. Ancak, Mayıs 2013'te %4,52 ile cumhuriyet tarihinin en dip seviyesini gören politika faizlerinin olaylar sonrasında %8,5'e tırmandığını ve bununla paralel olarak enflasyonun da yükseldiğini , yine o tarihlerde %8,5 seviyesindeki işsizliğin bu tarihten sonra %10'un altına düşmediğini hatırlatmakta fayda var.

17-25 Aralık darbe girişimi başta olmak üzere sonrasında yaşamak zorunda kaldıklarımız düşünüldüğünde de, birilerinin masum olarak yutturmaya çalıştıkları Gezi eylemlerinin, Türkiye'yi durdurmaya çalışanların hamlelerinden birisi olduğunu anlamak kolay.

Şaşırtmıyorlar…
2013 Yılı Mayıs Ayı'nın son günlerinde başlayıp Haziran ortalarına kadar sürdürülen Gezi Olayları ile aslında tam olarak nelerin hedeflendiği, o zaman olduğu gibi halen de tartışmalı bir konu. Daha çok ne olmadığı üzerinden değerlendirilen bir olaydı Gezi.

Birilerinin yaşananların yeşil hassasiyeti ve Gezi Parkı'na yönelik bazı projelerle ilgili olduğunu savundukları, malum. Ancak, eylemin sürükleyicilerinden birisinin: 'Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı? Hadi gel' şeklindeki meşhur mesajı arşivlerde duruyor.

Olayların nasıl başlatıldığı ve kimlerin yangına körükle giderek gelişmeleri tahrik ettikleri, yıllardan beri konuşuluyor ve bundan sonra da konuşulacak…

İstanbul Taksim Gezi Parkı'nda başlatılan ve kısa sürede Türkiye genelinde nerdeyse bütün illere yayılan eylemleri masum göstermeye çalışanların bahanelerinden birisi de, göstericilerin anayasal haklarını kullandıkları iddiasıydı.

Gezi Olayları'nın anayasal hak olmadığını anlamak için 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na bir göz atmak kafi.

Kanunun 7. Maddesi çok açık: "Toplantı ve yürüyüşlere ve bu amaçla toplanmalara güneş doğmadan başlanamaz… Açık yerlerdeki toplantılar ile yürüyüşler gece vaktinin başlamasıyla dağılacak şekilde, kapalı yerlerdeki toplantılar ise saat 24.00'e kadar yapılabilir."

Başta CHP Lideri olmak üzere, Gezi Olayları'nın ilgili kanuna uygun bir şekilde gerçekleştirildiği tezini dillendirenler, aklımızla alay eder gibiler... Türkiye'nin önünü kesebileceğini düşündükleri her şeyi destekleme konusunda şaşırtmıyorlar…

Gezi Olayları bitirildiğinde 'Eylül'de gel' şarkıları söyleyenler, gelemedi…

Bundan sonra da gelemeyeceklerini söyleyebiliriz. Milletimiz aynı delikten ikinci defa sokulmayacak kadar irfan sahibidir…