Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 12 Aralık 2017

Yeter be, artık yeter!..

ABD Başkanı Donald Trump'ın, 'Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak kabulü ve Tel-Aviv'deki büyükelçiliğin Kudüs'e taşınması' kararını, 6 Aralık 12017'ye yani Kudüs'ün İngilizlerce işgalinin 100. Yılına denk getirmesinin özel bir anlamı olup olmadığı, düşünülmesi gereken bir konu.
1995'te kabul edildiği halde hemen her yıl ertelenen bu kararı, Trump'un ABD'deki Yahudi lobisinin desteğini alabilmek maksadıyla uygulamaya koymak istediği açık. Tam da, 'Topal Ördek' haline gelip gelmediği tartışılan ve ne zaman işbaşından uzaklaştırılacağı merakla beklenen Trump'tan beklenebilecek bir adım.
İmza sonrası yaptığı ve 'gecikmiş bir karar' sözleriyle başladığı açıklamada yer alan şu sözler ise, dünya siyaset tarihine en acemice yalanlar olarak geçecek özellikte: "Kudüs sadece üç büyük dinin kalbi değil, aynı zamanda dünyanın en başarılı demokrasilerinden birisinin de merkezidir. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar'ın birlikte barış içinde yaşayıp özgürce ibadet ettiği bir yerdir." Kudüs'ün, Müslümanlar'ın hangi şartlar altında 'barış içinde yaşadıkları ve özgürce ibadet ettikleri bir şehir'(!) olduğunu hemen her güm medya organları gösterdiğine göre, Trump'ın dünyayı pembe gözlüklerle izlediğini varsayabiliriz.
Demokratik olmadığı herkesçe bilinen terörist bir devleti, 'dünyanın en başarılı demokrasilerinden birisi' olarak lanse etmeye gayret etmekten daha vahimi ise Trump'un: "Bu adımımız Orta Doğu barış süreci konusundaki kararlılığımızdan bir geri adım değildir" şeklindeki sözleri.
Birleşmiş Milletler'in dönemin galiplerinin zoruyla aldığı kararla kurulan İsrail'in, 1948'den itibaren BMGK de dahil olmak üzere hiçbir kuruluşu kaale almadan Filistinliler'in aleyhine genişleyip yayıldığı, artık çocukların bile bildikleri bir gerçek.

EN AZINDAN MADURO GİBİ...
Müslüman denizi içinde bir adada yaşıyor gibi olan İsrail, her zora düştüğünde başta ABD olmak üzere batılı ülkelerin yardıma koştukları ve bu ülkenin her durumda kazançlı çıkabilmesi için ellerinden geleni yaptıkları sır değil.
Aynı kuralları başka bir ülke ihlal ettiğinde, hemen müdahaleye hazır olanların İsrail söz konusu olduğunda parmaklarını bile kımıldatmadıkları da. Filistinliler'in birçoğunu katledip bir kısmını da sürerek vatanlarına yerleşen ve kuruluşundan itibaren durmak bilmeyen zulümlerini sürdüren bir yapı İsrail...
İsrail'in melanetlerinin güya objektif ve tarafsız(!) batı medyası tarafından dünya kamuoyuna tam tersi bir şekilde aktarılması ve eli kanlı terör devleti İsrail'in masum, büyük zulüm ve katliamlara maruz kalan masum Filistinliler'in zalim olarak gösterilmesi de uluslararası medya kuruluşlarının ikiyüzlülüğünün göstergesi... Filistin'in ve Filistinliler'in yaşadığı baskı ve zulüm yerine, İsrail'i haklı çıkarmak için uydurulan masallara inanılan bir dünyada, topal ördek haline gelmiş bir başkanın anlattığı yalanlara da inananlar çıkar elbet...
Artık bıçağın kemiğe dayandığı bir ortamdayız. Ve iki milyara yakın Müslüman'ın vatandaşları oldukları devletleri idare edenlerin, bu son adım karşısında ne düşünecekleri ve tabii ne yapacakları çok önemli... Bu sebeple Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın çağrısı ile yarın İstanbul'da toplanacak olan İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi'nde alınacak kararlar, çok ama çok önemli...
Türkiye ve Ürdün dışında, Trump'ın aldığı bu son karara gerçekten karşı çıkan birilerinin olup olmadığını göreceğiz yarın. Ümidimiz, Müslüman ülkeleri yönetenlerin de en azından Venezuela Devlet Başkanı Maduro gibi İsrail ve destekçilerine şu sözleri haykırmaları: "Yeter be!.. Artık yeter!.."