Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 26 Ekim 2017

‘Mütekabiliyet’ hoş kelime

Mütekabiliyet hoş kelime, anlamı daha da hoş... Kişisel olarak bana yapılana karşı, benim de aynısını yapabileceğimi, hatta belki de mutlaka yapmam gerektiğini anlatan bu kelime ya da kavram, uluslararası ilişkilerde de benzer durumları ifade etmekte kullanılıyor.
ABD Ankara Büyükelçiliği'nin, Türkiye'den yapılacak vize müracaatlarını askıya alma kararı üzerine Türkiye'nin de benzer bir karar alması, mütekabiliyetin bir gereği idi mesela. ABD'liler meseleye öyle bakmasalar da, eşitler arasındaki ilişkinin de bir göstergesi mütekabiliyet...
Ülkemizin yaşadığı ve batılı ülkelerin nedense tuhaf yaklaştıkları bazı meselelere mütekabiliyet açısından bakılırsa durumun ne olacağı, birçok zihni epeydir meşgul eden bir soru.
MİT Tırları ile ilgili yayın yapması sebebiyle mahkum olduğu Türkiye'den kaçıp sığındığı Almanya'da en üst düzeyde ağırlanan Can Dündar, bu açıdan ilgi çekici bir örnek. Almanya'da MİT Tırları olayına benzer bir şey yaşansa ve bunu yapan kişi Türkiye'ye sığınıp, devlet katında benzer bir şekilde itibar görseydi, Almanlar ne düşünürlerdi acaba?..
Kestirmeden gidip, 'Almanya'da böyle şeyler yaşanmaz' şeklinde cevaplar verenler olacaktır muhakkak.
Ancak Alman siyasetçilerin hemen tamamının dillerine pelesenk ettikleri 'ifade ve basın özgürlüğü' sloganlarını, kendileri için değil başka ülkeler için kullandıkları, bilinen bir gerçektir.
Almanya'da Can Dündar'ın Türkiye'de yaptıklarını yapmaya cesaret edebilecek birisinin çıkabilmesi oldukça zordur. Böyle birisinin atılacağı delikten çıkıp bir daha gün yüzünü görebileceği, çok şüphelidir çünkü.
Bir deliğe atılması da, laf aramızda en iyi ihtimallerden birisidir. Başına çok daha vahim şeylerin gelebileceği de söylenebilir...

​KİŞİSEL ZEVZEKLİK DEĞİL
Almanya üzerinden başladık madem, devam edelim. 2013 Mayıs ayı sonunda başlayıp Haziran ortalarına kadar süren Gezi Olayları'na Almanların bakışı malum. İçimizdeki uzantıları gibi 'çiçek böcek edebiyatıyla yaklaşmışlardı konuya ve görevlerini yapan emniyet güçleri ile ülkemizin yöneticileri hakkında, ileri geri laflar da etmişlerdi.
Almanya, 2014 Ocak Ayı'nın ilk günlerinde Hamburg'da yaşanan benzer gelişmelere, Türkiye'deki Gezi Olayları'na yaklaştığı gibi bakmamıştı oysa...
Kamu güvenliği gerekçesiyle yüzlerce gösterici ve polisin yaralandığı olayların yaşandığı bölgeleri 'tehlikeli bölge' ilan etmesi bir yana, emniyet güçlerinin 'orantısız güç' kullanımını da normal karşılamışlardı.
Gezi Olayları'nda medyanın alabildiğine provokatif yayınlar yapabilmesini savunmalarına rağmen, Hamburg'da yayın yasağı getirmeleri ve bu arada ülkemize ait bir TV kanalının yayın lisansını iptal etmeleri de hatırlardadır.
Büyükada Toplantısı ve başka bazı gelişmeler vesilesiyle, mütekabiliyetle alakalı akla gelen soru ise şu: Türkiye merkezli bazı sivil toplum kuruluşları, mesela Hamburg'da yaşanan olayları gerçekleştiren örgütlere destek için toplantılar düzenleselerdi, ne olurdu?..
Konuyu naif yaklaşıp, 'Almanlar böyle bir şeye güler geçerlerdi ancak' demek, kolay. Ancak, Almanlar kamu güvenliğini ilgilendiren konularda başkalarına verdikleri tavsiyelerdeki kadar kibar değillerdir.
'Batılılar konuya değişik yaklaşabilirler, ancak biz onlar kadar katı olmayıp ülkemizi karıştırabilecek birtakım olaylar planlayanlara daha anlayışlı olmalıyız', bir bakış açısıdır, tamam.
Ama hepimiz biliyoruz ki, bu bakış açısı 'hastalıklı'dır. Kişisel zevzekliklerden değil, doğrudan kamu güvenliğini hatta ülkemizin birlik ve beraberliğini hedef alan gelişmelerden bahsediyoruz çünkü...
Son gelişmeleri bir de mütekabiliyet açısından değerlendirmekte fayda var...