Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 21 Ekim 2017

D-8’den D-20’ye...

1997'de İstanbul Deklarasyonu ile kuruluşu açıklandığında, D-8 (Developing-Gelişmekte olan 8 ülke) üyelerinin toplam nüfusu yaklaşık 800 milyondu. Şimdi 1 milyar 100 milyonluk bir nüfus söz konusu. Toplam ekonomik büyüklükleri 3 trilyon 770 milyar dolar olan bu ülkeler arasındaki ticaret hacmi ise 100 milyar dolar civarında.
Vaktiyle bir gazetecinin "D-8 nedir?" sorusuna muhatap olduğunda, "üye ülkelerin 800 milyonluk nüfuslarıyla 'Pazar olma haysiyetlerini' kullanmalarının bile önemli sonuçları olabileceğini" söylemişti Erbakan Hoca. 800 milyonluk nüfusa sahip bu ülkelerin (Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya, Pakistan ve Türkiye) herhangi bir uluslararası mal ya da hizmet konusunda ortak tavırlar geliştirmeleri, hakikaten önemli bir mekanizma olmaya adaydı.
Üye ülkelerin, aralarında sağlanacak işbirliği ile tek başına üstesinden gelemeyecekleri alanlarda ortak üretimler yapmak suretiyle gelişmelerini daha hızlı bir şekilde temin edebilmeleri ve bunun sonrasında D-8'in daha da genişletilmesi, hedefler arasındaydı.
Ancak başta üye ülkeler olmak üzere İslam aleminde ve hatta uluslararası sistemin ezdiği diğer mazlum ülkelerde bile ciddi bir sevinç dalgasına sebep olan D-8'in kuruluşunun ardından beklenmedik gelişmeler yaşanmaya başladı.
1997'nin 17 Haziran günü D-8'in kuruluşunun açıklanmasından hemen sonra, bu yapının kurulmasını temin eden Erbakan Hoca başbakanlığındaki 54 Refahyol Hükümeti istifa etmeye mecbur kalmıştı.
Türkiye 28 Şubat Süreci'ni yaşıyordu.
Ancak kısa bir süre sonra, Endonezya, Malezya, Nijerya ve Pakistan'da da olağan-dışı gelişmeler yaşandığı gözlenince, olup bitenlerin arka planında birilerinin D-8 konusunda duydukları rahatsızlığın olduğu anlaşıldı.

​RAFTAKİ DEĞERLİ MÜCEVHER...
1997'den sonra köprülerin altından çok sular aktı ve ilgili ülkelerde birçok gelişme yaşandı.
Ancak biraz da şaşırtıcı bir biçimde D-8, üye ülkelerden bazılarının rahatsızlıkları olsa bile, hep rafta bir yerlerde hazır tutuldu. Ancak rafta tutulsa da, en azından senede bir toplanmaya ve üye ülkeler arasında yapılabilecek şeyler konusunda görüş alışverişleri yapılmaya devam edildi.
Kimileri D-8'in belirli zamanlarda hatırlanmasını 'raftaki değerli bir mücevherin tozunun alınması' olarak değerlendirseler de, dün İstanbul'da gerçekleştirilen zirve, D-8'in çok iyi bir imkan olduğunu ve atılabilecek yeni adımlarla üye her ülke için ciddi faydalar sağlayabileceğini ortaya koydu.
Hemen belirtmek gerekir ki, dünkü zirve ile D-8 Dönem Başkanlığı'nın Pakistan'dan Türkiye'ye geçmiş olması, kuruluşun bundan sonraki seyrinin daha da hızlanacağının göstergesi. Üyeler arasında ekonomik büyüklük açısından Endonezya'dan sonra ikinci sırada olsak da, Türkiye'nin AK Parti iktidarları döneminde yakaladığı performans ve hareketliliğin bu kuruluşa yansıtılması, D-8'de istenen canlılığın sağlanması açısından ciddi bir fırsat.
D-8'in yirminci yılında yapılan zirvede İran'da bir D-8 Üniversitesi kurulacağının açıklanması, üye ülkeler arasındaki 100 milyar dolarlık ticaret hacminin 500 dolara çıkartılmasının hedeflenmesi ve bu süreçte yabancı paraların değil, yerli paraların kullanılacağı bir takas sisteminin kurulması, zirvenin ümit verici taraflarından.
Cumhurbaşkanımızın, zirvede yaptığı konuşmada D-8'de karar alma sürecinin kolaylaştırılması ve üye sayısının yapılacak görüşmelerle mesela 20'ye çıkarılması gibi hususları dile getirmesi, Türkiye'nin dönem başkanlığında oldukça hareketli gelişmelerin yaşanacağının müjdesi.