Libya Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali Al-Haddad ve beraberindeki heyetin içinde oldukları kiralanmış uçağın Ankara yakınlarında düşmesinin ardından olayın teknik boyutu ve sabotaj ihtimali kamuoyunda geniş biçimde tartışılıyor.
Kardeş Libya ordusunun BEYİN ADAMI ve yardımcılarının şehit olmaları "kaza sonucu mu, yoksa bir sabotaj nedeniyle mi" gerçekleştiği, şimdilik bilinmiyor. Ortada yalnızca düşmüş bir uçak değil, yanıtlanması gereken ciddi güvenlik soruları akıllarda dolaşıyor. Tartışmalar ve akıllarda dolaşan soruların ağırlığına bakınca, Fransız Falcon uçağının kendiliğinden gelişen sıradan bir teknik kaza olma olasılığı çok az görünüyor.
Düşen Falcon-50 tipi uçakları kiralayan şirket Malta'da faaliyette bulunuyor. Başındaki isim Fransız Pierre Oliver. Bu uçakların motorlarının kontrolünü ağırlık olarak Fransa'da gerçekleştiriyor. Amerika menşeli motorlar ve aviyonik sistemler kullanılıyor. Falcon uçağının üzerinde Amerikan Honeywell Aerospace şirketinin üretimi olan TFE731 serisi motor bulunuyor. Aviyonik ve uçuş elektroniği ise Amerikan'ın; Honeywell Aerospace'nin yanı sıra Rockwell Collins ve BendixKing şirketlerinden temin ediliyor.
KAZA SÜSÜ MÜ VERİLDİ
Libya heyetini taşıyan uçağın düşmesi yakın tarihte ilk olay değil. İstihbarat savaşlarında "kaza süsü vermek suretiyle uçak düşürmek" klasik yöntemler arasında. Teknik çalışmaların ardından olayın ardındaki sis perdesi de aralanacak. Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri ve Bakanlık Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk, 50'nci yılı dolayısıyla ASELSAN'da düzenlenen haftalık basın bilgilendirme toplantısında Düşen Libya uçağı ile şu açıklamayı yaptı: ''Uçak kazasının meydana geliş nedeni, devletimizin ilgili kurumları tarafından Libya makamlarıyla iş birliği içerisinde tüm yönleriyle ve titizlikle incelenmektedir''
"SDG ZARAR VERİYOR"
Bakanlık tarafından, son dönemde terör örgütü PKK/YPG/SDG'nin gerçekleştirdiği saldırıların Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve istikrarına zarar verdiği, mutabakat sürecini olumsuz etkilediği ifade edildi. Suriye'deki mücadelenin, birlik ve bütünlüğü sağlanan, istikrarlı ve müreffeh bir Suriye isteyenler ile istikrarsız, bölünmüş, güçsüz bir Suriye'den yana olanlar arasında olduğuna dikkat çekilen açıklamada, "Türkiye, Suriye hükümetiyle yakın iş birliğini sürdürmeye ve 'Tek Devlet, Tek Ordu' ilkesini desteklemeye kararlıdır." denildi. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki girişime MSB'den net tavır kondu: ''Askeri açıdan Türkiye'ye karşı bir tehdit oluşturması söz konusu değildir. İsrail'in Türkiye'ye yönelik açıklamalarının ve bölgede gerilimi artırabilecek söylemlerinin, sahadaki gerçekler ve uluslararası hukuk çerçevesinde herhangi bir karşılığı bulunmamaktadır"
TAVRIMIZ ÇOK NET
MSB devemla, "Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC)güvenliği ve haklarına ilişkin tutumu nettir ve değişmezdir. Türkiye garantörlüğün kendisine vermiş olduğu yetkileri kullanmaktan bugüne dek geri kalmadığı gibi bundan sonra da geri kalmayacaktır.
Sonuç olarak, Ege ve Doğu Akdeniz'de gerilimi artıran taraf Türkiye değil, dışlayıcı ve tek taraflı adımlar, oldu bitti yaratmaya yönelik yaklaşımlardır" diyerek tavrımızı deklare etti.