Tarihi 16 Mayıs 2024

Kukla ve kuklacı

R organize suç örgüt üyesinin üst düzey ismi yaptığı açıklamalarla hükümete karşı yeni bir kumpas kurulduğunu ifşa ediyordu.
Cumhur ittifakının önde gelen isimlerinin yalan beyan ve iftiralarla hazırlanan suç dosyalarına eklenerek hedef alındığını, kendisinin de gizli tanık yapıldığını söylüyordu.
Ankara emniyetinden üç üst düzey ismin kendisini kumpasa zorladığını iddia ediyordu.
Hedef "Cumhur ittifakı"nı yargı yoluyla yıkmaktı. Emniyette hazırlandığı iddia edilen kumpası kurgulayanlar doğruysa demek ki bunların bir de güvendikleri yargı ayağı olması gerekiyordu. MHP lideri Bahçeli, son kumpasla ilgili "Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp, aynı zamanda emniyet ve yargı içine yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir" diyordu.
Son noktayı da Başkan Erdoğan dün koyuyor ve "Bürokratik vesayete izin vermeyiz.
FETÖ'ye diyet borcunu ödemek için Yenikapı Ruhunu baltalamak isteyenler boş durmuyor, kuklayı da kuklacıyı da biliyoruz" diyordu. Kuklalar belliydi.
Yabancı istihbarat örgütlerinin oyuncağı olan kullanışlı elemanlardı. Kuklacıların başında da ABD geliyordu. Kuklacıların nasıl çalıştığını anlayabilmek için haydi gelin bir tur yapalım.
Mart ayında Afrika'da ilginç gelişmeler yaşandı.
ABD'yle askeri anlaşması olan Nijer'de yönetime el konuldu. Washington'un Afrika'da en çok para harcayıp, en büyük İHA üssünü kurduğu operasyon merkezi Nijer'di. Amerikan üssüne el koyan askeri yönetim Rusya ile yakınlaşma sağladı ve silah anlaşmaları yaptı.
Batılı istihbaratların oyuncağı halindeki El Kaide ve DEAŞ terör örgütleri, kıtada saldırılar düzenliyor, halkları canından bezdiriyordu.
Özellikle ABD ve Fransa "Sizi mahveden terörü biz halledeceğiz" diyerek El Kaide ve DEAŞ sayesinde "Kurtarıcı" olarak askeri üslerle ülkelere çöküyordu. Terör daha da şiddetlenerek patlama yaşıyordu. Afrika ülkeleri terör örgütlerinin aslında nasıl kendilerine yardım ediyor gözüken Batı ülkelerinin ve istihbaratlarının maşası olduğunu öğrenmeye başladı. Sonuçta da Batı karşıtı yönetimler iktidarı ele geçirmeye başladı. Amerikan askerlerini kovan Nijer'deki yeni askeri yönetimin Başbakan olarak atadığı Lamine Zeine Washington Post'a açıklamalar yaptı.
"Amerika ile askeri anlaşmalarımızı feshettik. Çünkü Washington bizi tehdit ediyor. ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu ismi Molly Phee Martta Nijerli liderlerle görüştü. Rusya ve İran ile ilişkileri yoğunlaştırmaya devam edersek yaptırımlar getireceklerini öne sürerek tehditler savurdu. Bize kimlerle ilişki kuracağımızı dikte ediyorlar.
Yüzlerine karşı "Bizi tehdit etmeye gelmişsiniz" dedim. "Tüm bunları üstelik küçümser tonda, saygısızca yaptınız" diye ekledim. Teröristler ülkemize saldırdığında müttefik dediğimiz ABD hiçbir şey yapmadı.
Saldırılara izin verdi" diyordu. Ülkelere "Kimlerle ilişki kuramayacaklarını" saygısızca ve sopa göstererek emreden ve bu uğurda terör örgütlerini bela ederek hizaya getirmeye çalışan bir ABD vardı karşımızda.
Üstelik Ortadoğu'da büyük sıkıntıları vardı.
ABD federal hükûmeti tarafından finanse edilen uluslararası propaganda aracı yayın kuruluşunda bir hafta önce bir analizin satır araları bu sıkıntının ipuçlarını veriyordu. "Irak, ABD'ye topraklarındaki askeri güçlerini geri çekmesi için baskı yapıyor." diye başlayan analiz "Washington ve Bağdat görüşmelere devam ediyor. Uzmanlar bölgeden ABD güçlerinin tamamının çekileceği dönemin yaklaştığını düşünüyor." diye devam ediyordu. Evet Amerikan resmi propaganda yayın aracı "Irak'tan çekilme başlayabilir" diye açık açık ilan ediyordu. Lyon Üniversitesi'nde Ortadoğu uzmanı olan Fabrice Balanche de o analizde Suriye'deki PKK ile ilgili "Gelecekte neler olabileceğinden korkuyorlar.
Sadece bir mucize bekliyorlar. Nasıl bir mucize beklediklerini bilmiyoruz çünkü Şam tarafından umut yok. Türkiye konusunda ise Türklerin kendilerini yok etmek istediğini biliyorlar. Ve ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusundan çekileceğinin farkındalar. Eğer ABD birlikleri Irak'tan çekilirse, Suriye'den de çekilmek zorunda kalırlar çünkü doğu Suriye'ye giden tüm lojistik Irak'tan geliyor" diyordu. Üstelik Ankara, Bağdat yönetimi ile ilk kez PKK'ya karşı en ciddi ve kapsamlı mücadele anlaşmaları imzalamıştı. Amerika'nın elinde PKK gibi kullanışlı bir eleman vardı. Ancak bölgeyi Türkiyesiz yönetme imkanları da mümkün değildi. Amerikan yayın organı "ABD Irak ve Suriye'den çekilirse bölge Rusya, İran ve Şam'a kalır." diyerek en önemli alternatifin Türkiye olduğu vurgulanıyordu. Ancak Türkiye'de de söz dinlemeyen ve "Başüstüne" demeyen, Amerikan kuklası PKK'ya kabus gördüren ve büyük operasyonlara hazırlanan bir yönetim vardı. Cumhurbaşkanlığını HDP'nin ortağı CHP kazansaydı sorun yoktu. Kabusları sona erecekti. O yüzden her yolu deniyor, söz dinleyecek Ankara istiyorlar. PKK'yı ve bölgedeki çıkarlarını FETÖvari kuklalarla korumaya çalışıyorlar.
Ancak her defasında da duvara tosluyorlar.