MÜTTEFİKLERİN, NATO'nun, ABD'nin ve Avrupa'nın işine geldiğinde nasıl kıvırttıklarıyla ilgili bir ESKİ TÜRKİYE anekdotunu Amerikalı bir gazeteci bakın nasıl anlatıyor: Zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt Washington'u ziyaret etmektedir. Paşa soğuk karşılandığı ziyaretinde muhataplarına, Türkiye'nin PKK ve uzantısı terör örgütleriyle mücadelesinde müttefikleri tarafından yalnız bırakıldığından acı acı şikayet eder. "Madem PKK'yı terör örgütü kabul ediyorsunuz ama uzantılarını ve isim değiştirerek eylemlerini sürdüren aynı terörist gruplarını niye görmezden geliyorsunuz?" haklı sorusunu sorar. Aldığı "Onlar terörist değil!" cevabı karşısında da şaşkına döner. Ziyareti sonunda, kaldığı Washington'daki ünlü Army Club'da (Washington'un sevdiği müttefik ülkelerin üst rütbeli askerlerinin kaldığı prestijli ORDUEVİ'nde) Türk gazetecilerine basın toplantısı yapar. Paşa, "Terörist Apo isim değiştirmiş adını Hasan yapmış. Şimdi bu adamı niye terör listesinden çıkarıyorsunuz diye sordum. Yahu arkadaşlar haksız mıyım?" Toplantıya katılan Hasan isimli gazeteci "Paşam ne yaptınız? Şimdi beni de yaktınız. Adım Hasan. Şimdi muhataplarınız siteminizden etkilenip Hasan ismini de terör listesine alırlarsa ben ne yapayım?" deyince Paşa dahil herkes gülmeye başlar. Gazeteciyi teselli etmek ise Washington Büyükelçiliğimiz müsteşarlarından bir diplomatımıza düşer ve şöyle konuşur: "Arkadaşım sen haline ve ismine yine de şükret. Ya ben ne yapayım?
Adım Cihat! Ben daima ŞÜPHELİYİM zaten" der. Bugün baktığımızda niye NATO tam manasıyla harekete geçmiyor? Niye Türkiye'ye destek "LAFTA VE KAĞIT ÜZERİNDE kalıyor? Niçin açıklamalar hep aynı ve "KINAMADAN" öte geçmiyor? Yanınızdayız mesajlarının siyasi destekten başka bir anlamı var mı? Sorular çoğaltılabilir. Ancak hep aynı kapıya çıkıyor.
İŞLEVSİZ VE KAĞITTAN KAPLAN bir NATO mu var yoksa yeni dünya düzeni kurulurken ve "Büyük Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'nin" hayata geçirilmesi hızlanmışken yeni organizasyonlara mı ihtiyaç var? Köhne yapısı, nefretleri artıran sömürgeci kafasıyla "KİFAYETSİZ ORDUSUZ" eski Avrupa'ya yaslanan NATO ile hangi küresel sorun çözülebilecek ki? Avrupa Birliği'nin çöküşe geçtiği;
İngiltere, Fransa ve Almanya'nın hiçbir dünya sorununda ve küresel değişimde asla "BELİRLEYİCİ" olamadığı ve hatta NATO 'nun asıl patronu ABD 'ye ve en hayati müttefiği TÜRKİYE'ye artık TAŞINAMAZ bir kambur ve yük olduğu bir ortamda bu NATO nasıl devam edebilir ki? İdlib'teki hain saldırı üzerine toplanan şehitlerimiz için yalandan ağlayan, lafla kınayan NATO zaten bu yapısıyla daha fazlasını yapamaz ki? Türkiye en hayati müttefiği olduğu NATO 'dan niye beklediği ve istediği FİİLİ YARDIMI alamıyor. Bu sorunun cevabına, soğukkanlılıkla ve her türlü duygusallıktan arınarak bakmak lazım. Bir kere dış politika ve müttefiklik ilişkileri "DOSTLUK" duygusu ile yürümez. Müttefiklik, "pazara kadar değil mezara kadar" anlayışı ile olmaz! Olursa bu, "VESAYET" ve tam "GÖBEKTEN BAĞLANMA" ile sonuçlanır. İlişkileri "ORTAK ÇIKARLAR" temelinde sürdürürken taleplerinizi gücünüzle almasını bileceksiniz. Çıkarlarınızı masada da sahada asla bırakmayacaksınız.. Ne işimiz var Suriye'de, Libya'da, mavi denizlerde ve gönül coğrafyamızda derseniz, size verileceklerle yetinmek zorunda kalırsınız.
NATO ne diyor? "Türkiye'nin yanındayız ve güney sınırlarınızı korumadayız.
Taziyelerimizi sunarız. Evet ama askerlerinin şehit edildiği yer sınırlarınızın ötesi ve başka ülke. Ben orada NATO olarak bişey yapamam." Al sana sorumlu müttefiklik! Peki Afganistan ve Irak, Suriye ABD hududu mu ki orada Amerika'nın fiilen yanındasınız?.. "Evet AMA ben oralarda ABD'nin hududunu korumak için değil, küresel terörle mücadelesini desteklemek için varım!" Öyleyse bize de PKK PYD terör örgütleri ile mücadelemizde fiillen destek olsanıza. "Niye ve nasıl olalım?
Onlar terör örgütü DEĞİL ki!"... NATO'daki Avrupalı müttefiklerimiz ve patron ABD aynı kafada... Ey NATO, ABD ve Avrupa!
Bir terör örgütü isim değiştirse, terörist olmaktan nasıl çıkar? Cevap yine aynı!
İşine gelirse. O yüzden Türkiye mültecilere Avrupa kapılarını açıyor. O yüzden İdlip'te, Libya'da, Suriye'de, mavi denizlerde, gönül coğrafyasındaki gönül dostlarının yanında.
Ama, SÜRÜ İHA'larıyla, kendi gücüyle ve de MİLLETİNİN TAM DESTEĞİ ile..
Hem de yeryüzünün her yerinden semaya yükselen dua ordularının verdiği olağanüstü destek, kararlılık ve azimle...