Tarihi 22 Aralık 2017

Düdük gibi kalmak

BM'de dün gerçekleşen oylama öncesi Trump "Bizden milyonlarca, milyarlarca dolar alıyorlar, sonra bize karşı oy kullanıyorlar. Bu böyle gitmez" diye tehdit ediyordu.
Emlakçı, tam bir tüccar felsefesiyle konuşuyordu. "İradenizi dolara satın" diyordu. ABD'nin "Kudüs kararı"na karşı çıkan ve aleyhte oy veren ülkeleri adeta aşağılıyordu.
Askeri veya ekonomik yardım yaptığı ülkeleri "Düdük" yerine koyuyordu adeta.
"Parayı ben veriyorum, düdüğü ben çalarım"ın tüm dünyaya aleni, yüzsüzce ve resmen ilan edilmesiydi olay.
S.Arabistan, Bahreyn, BAE gibi ülkeler Amerika'dan yardım almıyordu. Tam tersine petrolden kazandıklarını ABD'nin kasasına yatıran ülkelerdi.
Trump'ın "Parayı veren düdüğü çalar" mantığına göre bu üç Arap ülkesinin Amerika'yı düdük yerine koyması lazımdı.
Ancak korkak kuklalar asla düdük çalacak liderler olamazdı. Onlardan sadece düdük olurdu.
Nitekim Bahreyn Dışişleri Bakanı BM'deki oylamaya saatler kala zıpçıktı gibi fırladı. "Faşist İslam Cumhuriyeti İran'la savaşımızda bize ABD yardım ediyor. Tali bir mesele için kavga çıkarmanın gereği yok" diyordu.
Tali mesele dediği BM'de dün gerçekleşen oylamaydı.
Kudüs'e sahip çıkmak tali yani önemsiz bir konuydu eleman için.
Bir de İran'ı anlatırken "Faşist İslam" tabirini kullanacak kadar alçaklaşıyordu. İslam'ın faşizmi mi olurdu? Faşist devlet dese anlardık. Ancak Batı'nın İslam dinine saldırmak için kullandığı "Terörist" gibi yaftalara bir yenisini daha ekliyordu ahmak.
Ve Trump'ın tehdidine destek vererek "Ben düdüğüm" diye bağırıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkmak için Suud ailesine kafalayarak Vehhabiliği kuran İngiliz casusu Hempher anılarında "Ne kadar parçalara ayırırsak, o küçük parçaları o kadar kolay yönetiriz." diyordu.
Onun için düdük kadar Bahreyn'i devlet haline getirdiler. Medine'yi İngiliz'e bırakmamak için 3 yıla yakın canını ortaya koyan Osmanlı Paşası'na Dışişleri Bakanı ile alçakça iftira atan Birleşik Arap Emirlikleri 8.2 milyon nüfusa sahipti. Ancak bunun sadece yüzde 10'u Arap'tı.
Yüzde 90'ı ise yabancıydı nüfusun. Demokrasi havarisi BATI, kendi ülkelerinde azınlık olanlara önce iktidar verdiler sonra sağıp ineğe çevirdiler.
Hem para verip hem de düdüğe çevrilen zavallı ahmaklar topluluğu oluşturdular hainlerle parçaladıkları Osmanlı coğrafyasında.
ABD'de son dönemde tüm başkanlara danışmanlık ederek perde arkasından yöneten Henry Kissinger bakın ne diyordu;
"İslam, ortaya çıkışının ilk yüzyıllarında, o zamana kadar görülmüş en adaletli ve güvenilir dünya düzenini kurdu. Osmanlı Devleti, gerileme dönemine kadar, bu düzenin devam ettirici GÜCÜ oldu.
Kapitalizm ile birlikte Batı'nın öncülüğünde, yeni dünya düzeni kurulması kaçınılmazdı. Osmanlı Devleti'nden sonra dünya düzenini şekillendirmeye çalışan Avrupa, bugünlerde geçmişi ile geleceği arasına sıkışmış, kararsız bir görüntü veriyor.
Tüm veriler yeni dünya düzenini kurabilecek lokomotif gücün ABD olduğunu gösteriyor." Kissinger Rusya'nın eski gücünü bulamayacağını söylüyor, Çin'in yeni yüzyıla damgasını vuracağını iddia ediyor. Çok önemli bir noktanın altını bakın nasıl çiziyor;
"Doğal olarak, yeni dünya düzeni tek bir ülkenin çabaları ile kurulamaz. Hele, küresel bir sistem, mutlaka devletlerin GENİŞ DESTEĞİNİ almalıdır. ABD bu konuda, sadece öncülük edebilir." ABD BM'de dün yapılan oylama öncesi ülkelerin iradesini açık bir şekilde dolarla satın alma yolunu seçerek, tüm dünya halkları üzerinde büyük bir nefretin ilk kıvılcımını çakmıştır.
Türkiye, Trump'ın "Kudüs kararı"nı BM'ye taşıyarak müthiş bir hamle yapmıştır. ABD, Kissinger'in bahsettiği "Geniş desteği" alamayarak Küresel Güç olma yolunda ağır yara almıştır.
Oylama miladdır, tarihi sonuçları olan büyük bir olaydır... BM'ye üye 193 ülkeden 128'inin Ankara'nın yanında yer alarak, 8 ülkenin desteğini alabilen Trump'a "Hayır" demesi dünyaya "YENİ TÜRKİYE"nin ilanıdır.
Yıllardır yazıyoruz. Türkiye'yi yanına alamayanlar bölgede ve dünyada kazanamaz.
Lokomotif raydan çıkar.
BM'deki oylamada sadece düdükleri cebine koyabilen ABD bir kez daha yapayalnız ve desteksiz kalarak dünyaya rezil olmuştur.
"Yapayalnız ve desteksiz kalmanın" deyimler sözlüğündeki tam karşılığı "DÜDÜK GİBİ KALMAK" olarak geçiyor.